28 Şubat’ta sürgüne giden MGV yöneticisi Dr. Kasım Sezen: Değerlerimiz müebbetle yargılandı

spot_img


1980’li yıllarda Ankara’da gençlik yıllarımda Milli Türk Talebe Birliği ve Akıncılar Derneği’ne gider gelir, buralarda kitaplar okurduk. Rahmetli Erbakan Hoca’nın ve Necip Fazıl’ın tesiriyle yetiştik. Önce 12 Eylül’ü yaşadık. O dönem Bolu’da Kur’an kursundaydık. 12 Eylül olunca Kur’an kurslarını kapatıp bizi dağıttılar. Sonra Ankara’ya dönüp imam hatip lisesine devam ettim. 1984’te Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne girdim. O sıralarda Refah Partisi kuruluyordu. Seçimler öncesi partinin bürosu açıldı, ben de orayla ilgileniyordum. Rahmetli Şevket Kazan ve Erbakan Hoca’yla o zamanlarda tanıştık. Bana, Gazi Üniversitesi’nde Milli Gençlik Vakfı (MGV) temsilciliğini verdiler.

“HER GÜN ŞUBELERİMİZE POLİSLER GELİYORDU”

Milli Gençlik Vakfı teşkilatı hızla büyüyordu. Bütün üniversitenin neredeyse tamamında, bölüm ve sınıf bazında teşkilatlanmayı bir yıl içinde sağladık. Daha sonra vakfın genel merkez yönetim kuruluna girdim ve tanıtma ile halkla ilişkiler faaliyetleri bana verildi. 1995 seçimlerinde Refah Partisi büyük bir zafer kazandı ve 1996 yılında hükümeti kurdu. Bu sırada MGV’nin faaliyetleri hızla artarak Türkiye genelinde 2 bin şubeye ulaştı. Ancak 1997’de 28 Şubat darbesi oldu ve her gün şubelerimize polisler gelir, baskınlar düzenlenirdi. Kitaplar aşağıya indirilir, bazı şubeler mühürlenirdi. Arkadaşlarımız hakkında çeşitli davalar açılmaya başlandı.

“İSMİMİ FOSFORLU KALEMLE ÇİZMİŞLER”

Bu süreçte Tiyatro Davası açıldı. Senaristi, yönetmeni ve tiyatroyu sergileyen şube yöneticileri gözaltına alındı. O dönemde MGV’nin yönetim kurulunda bulunan Sadık Günay, elinde 45 klasörle gelip bana “Kasım Abi, bavulunu hazırladın mı? Sana da hapishane yolu görünüyor.” dedi. Dosyalara baktığımda, savcının ismimi fosforlu kalemle işaretlediğini gördüm. Konferanslarda söylediğim sözler, tutulan notlar incelenmiş, altları çizilmişti. Savcı, tiyatro davası ile beni ilişkilendirmişti.

“AİLEMİ GERİDE BIRAKIP AZERBAYCAN’A GİTMEK ZORUNDA KALDIM”

Beni bir türlü çağırmadılar ama artık bu düzende Türkiye’de kalamayacağımı anladım. Ailemi geride bırakıp Azerbaycan’a gitmek zorundaydım yoksa beni hapse atacaklardı. Azerbaycan’dayken gazetelerden takip ediyordum. Birkaç ay sonra Milli Görüş Davası açıldı ve benim de 23 yıl hapisle yargılandığımı öğrendim. O davada Erbakan Hoca ve ben de müebbet hapisle yargılanan sanıklardık. MGV’nin 5 yöneticisi, MÜSİAD’ın 5 yöneticisi ve Refah Partisi’nin 40 yöneticisi aynı davada yargılanıyordu. Bu yüzden uzun bir süre Türkiye’ye dönemediğim gibi, inandığımız değerler uğruna yaptığımız sivil toplum faaliyetleri, cunta yönetimi tarafından müebbet hapisle cezalandırılacak bir suç olarak görülüyordu. Azerbaycan’da adeta bir sürgün hayatı yaşadım.

“ALLAH BU MİLLETE O GÜNLERİ BİR DAHA YAŞATMASIN”

Rahşan Affı çıkınca bu af bizi de kapsadı ve Türkiye’ye dönebildim. Azerbaycan’a gidebildiğim için tutuklanmadım ama pek çok arkadaşımız bu davalar nedeniyle hapis yattı, hayatları karardı. O günler, milletimizin hafızasına ve ülkemizin tarihine kara bir leke olarak geçti. Allah bir daha bu millete o günleri yaşatmasın.



Source link

spot_img

benzer haberler

spot_img