BM’nin 80. Genel Kurul oturumu için dinleyici locasındayız. Salon tıklım tıklım dolu. Merakla beklenen konuşmacılar için diplomatlar sıralardaki yerlerini almışlar.
İlk konuşmayı geleneksel olarak Brezilya devlet başkanları yapıyor. BM’nin kuruluşundan sonraki ilk yıllarda ilginçtir kimse ilk sözü alan ülke olmak istememiş ve Brezilya’nın temsilcileri gönüllü olarak açılış konuşmasını üstlenmiş. Tahmin edileceği üzere ikinci sırada ev sahibi olarak ABD Başkanı Trump kürsüye çıkıyor. Biz de ilgiyle dinliyoruz. Daha çok Amerikan iç siyasetine dönük mesajlar veriyor, yürüyen merdiven ve prompter arızası yüzünden BM’yi eleştiriyor, “konuşur ama eyleme geçmez” diyor, BM Güvenlik Konseyi’ndeki vetolarını unutmuş gibi devam ediyor. Bu arada yıllar önce BM binasını yenilemek için 500 milyon dolar teklif verdiğini ama ihaleyi kazanamadığını açıkladığı konuşması da akla geliyor. Barıştan ve bu yoldaki başarılarından söz ediyor fakat karşılık bulmuyor. İsrail’in yanında duruyor, Filistin Devleti’nin tanınmasına karşı çıkıyor!
3’üncü sıradaki Endonezya Devlet Başkanı Subianto da hitabını tamamlayınca, genel kurul pür dikkat 4. sıradaki konuşmacıyı bekliyor. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın ismi anons edilince salondan ve balkondan alkışlar kopuyor. Sadece Müslüman ülkelerin ve Türk Cumhuriyetlerinin daimî temsilcileri değil, Afrika’dan Asya’ya farklı sıralardan da alkış sesleri duyuluyor. Erdoğan’ın, Gazze’nin çığlığını yansıtan, görsellerle desteklenen konuşması bir kez daha küresel vicdanları harekete geçiriyor, mazlumlara umut oluyor. Açlıkla ölüme mahkûm edilen, soykırıma uğrayan Gazellilerin dramını dünyaya haykıran o fotoğrafların BM Genel Kurulu’nda gösterilmesinin hiç de kolay gerçekleşmediğini ayrıca not etmek gerekiyor. Erdoğan’ın, kimi batılı liderlerde geç de olsa karşılık bulan mesajları, dünyanın ezilmiş ama adalet isteyen halklarında ise hakiki değerini görüyor. Erdoğan’la simgeleşen “Daha Adil Dünya” söylemi bir dip dalgası ve taban hareketi olarak artık geri dönülemez noktaya doğru ilerliyor.
BEYAZ SARAY’DA TARİHİ GÖRÜŞME
Gelelim, bugünün tarihi görüşmesine… Beyaz Saray’daki Trump- Erdoğan buluşmasına…
Önce protokoler ayrıntıyı anlatalım. Başkan Erdoğan ve Hanımefendi Blair House‘da misafir edilecek. Washington D.C.’de, Beyaz Saray’ın tam karşısında bulunan Blair House’da konaklama yalnızca resmî ziyaret düzeyindeki devlet başkanları için geçerli ve diplomatik anlamda “özel ilginin sembolü” kabul ediliyor.
Beyaz Saray’daki zirvenin kapsamına odaklanacak olursak…
Ekonomik ilişkiler ve enerji tarafında 100 milyar dolarlık ticaret hacmine ulaşmak üzere yeni yol haritası açılması beklentiler dahilinde.
Görüşmenin askeri tarafında ise savunma sanayi iş birliği ön planda. Devam eden F-16 tedarik sürecinin hızlandırılması, daha da önemlisi Türkiye’nin yeniden F-35 alım programına dönmesi. Bu noktada aşılması gereken ve Başkan Trump’ın birinci döneminde yürürlüğe giren yaptırımların (CAATSA) aşılması gerekiyor. Ki bu noktada Erdoğan’ın yapıcı çözüm önerilerini masaya sunması bekleniyor.
Ve nihayet… Suriye’nin kuzey doğusundaki SDG’nin, Şam yönetimine entegre olması için tanınan süre doluyor. Aralık ayına kadar adım atılması, ABD’nin sahaya ağırlığını koymasını gerektiriyor. Ve elbette Gazze’nin geleceği ile Hamas’a dair Ankara’nın önerilerinin de Trump’ın bakış açısına yeni perspektifler kazandırması öngörülüyor.