Özellikle pandemiden sonra sinema salonları ne yazık ki bir türlü toparlanamadı. Sinemaya giren filmlerin niteliksizliği, bilet fiyatları, dijital platformların yükselişi derken izleyicinin izleme alışkanlığı değişti. Her geçen yıl bir öncekini aratır hale geldi. Sinemacılar filmlerini ertelemeye hatta en az zararla vizyona sokmanın hesaplarını yapmaya başladı. Bu sorunun birçok çok çözümü var ancak öyle hemen kolay olacak bir şey değil. Gişesi olan star isimler sinema filmi yapıp beyazperdeye dönse bile izleyici garantisi yok.
Dolayısıyla sinema salonlarının dolup taşması için biraz daha zaman var ve en önemlisi bir can suyuna ihtiyaç var. Bu can suyu yine Kültür ve Turizm Bakanlığı‘ndan geldi. Bakanlık, sinema kültürünün yaygınlaşması için bir kampanya başlattı. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürü Birol Güven, bugün ve yarın 80 şehir ve yaklaşık 1500 salonda tüm filmlerin Sinema Festivali kapsamında olacağını duyurdu. ‘Filmler en iyi beyaz perdede izlenir. Beyaz perdenin tadını çıkarmak için bu çok iyi bir fırsat.’ Diyen Güven’den sonra Bakan Mehmet Nuri Ersoy da ‘Sinema filmi kapsamında iki gün boyunca bilet fiyatlarının sadece 80 lira olduğunu vurguladı. Sektör temsilcilerinden oyunculardan ve yapımcılardan büyük destek gören bu kampanya çerçevesinde seyircilerin sinema salonlarına akın etmesi bekleniyor. Ben de konuyla ilgili görüşlerini almak için Sinema Genel Müdürü Birol Güven ile konuştum.
Çin’de temaslarını sürdürürken görüştüğüm Güven, herkesi sinema şölenine davet etti ve şunları söyledi:
BU KEYİF BAŞKA YERDE YOK
“Sinemanın en büyük rakibi dijital ekranlar tabletler cep telefonları. Buralarda seyrettiğimiz şey sinema değil. Sinema büyük beyazperdede karanlıkta yüksek ses tasarımıyla ve hep birlikte izlenmesi gereken sanat eseri olduğunu düşünüyoruz. Sanat eserinin altını çizmek istiyorum. Sinema bir sanat eseridir, hatta sanatların sanatıdır. İçinde birçok sanat dalını barındırır resim fotoğraf müzik gibi. Dolaysıyla bizim bu dijital uygarlık çağında gençlerimizi beyazperdeyle buluşturmamız lazım. Eğer bir insan beyazperdede film seyretmenin tadını alırsa, beyazperdeyle bir şekilde temas eder yolu kesişirse, artık ondan sonra ikisi arasındaki farkı daha iyi anlar. Çünkü sinema bir duygu yaratma işidir ve bu duygu sadece beyazperdede yaratılır. Biz mesela Yeşilçam filmlerinde ağladık güldük hüzünlendik korktuk, hepsini beyazperdede büyük salonda kalabalıkla beraber yaşadık. Metroda giderken kulaklık takıp cep telefonundan bir şey izleyerek bu duyguları yaşayamayız. Biz Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak bu deneyimi yaşamamış olan veya az yaşamış olan gençlerle beyazperdeyi buluşturmayı hedefliyoruz. İnanıyoruz ki beyazperdenin tadını alan tekrar dijital cihazlardan aynı tadı alamaz.” Umarım bu güzel fikir kalıcı sonuçlar doğurur ve sinema salonları eskisi gibi dolup taşar. Hafta sonu ne yapalım diye düşünmeyin, haydi sinemaya. Bu fırsat kaçmaz.
SEVİNCE HER ŞEY BİR BAŞKA
‘Sevince durma koş ardından, zaman yoktur git aşkı iste ondan sevince tüm insanlar bir başka durma dostum sen de yer ver aşka… Sevmek doğmaktır yeni baştan…’ diyor Erkin Koray Sevince şarkısında… Bu şarkıyla aynı ismi taşıyan, sevmenin önemini vurgulayan çok güzel, çok özel bir yerli film var vizyonda. Bir tarafta otizmli bir genç, diğer tarafta İzmir’den eğitimi için İstanbul’a gelip tek başına yaşam mücadelesi veren Elif… Okul servisi beklerken tanışıyorlar. Tartışmayla başlayan ilk tanışma önce arkadaşlığa sonra da aşka dönüşüyor. Cem’in annesi Nevra, biraz dominant bir kadın.
Oğluna öyle bir dünya kurmuş ki, yakın arkadaşları öğretmenleri servis şoförü dâhil diyalog kuracağı herkes özel olarak seçilmiş hatta eğitimden geçmiş. Tek derdi özel evladı incinmesin, başına bir şey geldiğinde hemen müdahale edilsin. Onu çok kısıtlamadan ama çevresini ona uydurarak bir fanus içine hapsetmiş aslında. Ta ki Cem’in hayatına Elif girene kadar… Cem’in bütün rutinlerini bozduğu için Nevra kıza aba altından sopa gösteriyor.’ Onun dünyasını değiştirmeye çalışma, eğer arkadaş kalmak istersen benim kurallarımı uygula’ diyor. Elif ise ‘ben gerçek arkadaşı olmak istiyorum’ deyip rest çekiyor. Zamanla Cem’deki farkındalığın arttığına şahit olan Nevra’nın Elif’e bakışı değişiyor. Elif Cem’e iyi geliyor. Sevgi her şeyi iyileştiriyor.
FARKLILIKLARA DUYARLILIK
Özünde, her şeyin temelinin sevgi olduğunu anlatan, sevginin gücünü ve sevince neler yapabileceğimizi gösteren samimi bir film Sevince… Başrollerinde Hayat Van Eck, Bahar Şahin, Sevinç Erbulak ve Altan Erkekli’nin yer aldığı film, uzun zamandır sıkılmadan izlediğim ilk yerli film oldu. Normal güzel bir genç kız, otizmli bir bireye aşık olamaz mı? sorusunu da sorduruyor bir yandan. İmkânsız gibi görünen bir aşkın filizlenişi, sevginin dönüştürücü gücüyle izleyicilere aktarılıyor. Daha önce Naim’de izlediğimiz ve Cem rolü için özel dersler alan Hayat Van Eck ile Elif’e hayat veren Bahar Şahin’in uyumu başarılı ve ikisinin arkadaşlığı ikna edici. Oyuncular, Cem’in içsel yolculuğunu Elif’in cesur karakterini seyirciye geçirmeyi başarmışlar. Sevinç Erbulak da annede çok inandırıcı performans sergilemiş. Altan Erkekli de göründüğü her sahneye ağırlığını koyarak, ustalığını konuşturmuş. Filmi Ünal yeter ile kaleme alan yönetmen Barış Başar çok temiz iş çıkarmış. Yapımcılığını Bülent Çatar’ın üstlendiği film otizm üzerine yapılan iki yıllık araştırmanın ardından kaleme alınmış. Ülkemizde 2 milyonun üzerinde otizmli birey ve bu durumdan etkilenen 8 milyonun üzerinde aile ferdi olduğunu düşünürsek filmin vermek istediği mesaj gayet açık ve net. Sevince, izleyiciyi yalnızca bir aşk hikâyesine değil, aynı zamanda farklılıkların sevgiyle nasıl aşılabileceğine tanık olmaya çağırıyor. Bu farkındalığı böyle nahif bir şekilde abartmadan ya da duygu sömürüsüne boğmadan, olduğu gibi anlatabilmeyi başardıkları için tüm ekibi kutluyorum. Yukarıda da bahsettiğim gibi, bugün ve yarın sinema şöleni var. Biletler sadece 80 lira. Hangi filme gideyim diye düşünmeden bu şenliği bu filmle taçlandırın.