ABD Başkanı Donald Trump‘ın 20 maddelik Gazze planı, Türkiye‘nin de içinde olduğu İslam ülkeleri tarafından prensipte olumlu karşılandı. Plana yönelik Hamas’ın ilk açıklaması da benzerdi.
Ancak, soykırımcı Netanyahu yönetiminin bugüne kadar sunulan planlara uymadığı dikkate alındığında, bu yeni plana yönelik derin kuşkular var. Bilindiği gibi bu planın bir benzeri Mayıs 2024’te Biden yönetimi tarafından da açıklanmıştı. Üç aşamalı kalıcı ateşkesi öngören plana Netanyahu uymadı. Uluslararası toplumu oyalamak, zaman kazanmak ve kendi siyasi kariyerini tahkim etmek için bu süreci kullandı. Koalisyon kabinesindeki radikal unsurların karşı çıkmasını da bir bahane olarak işlevselleştirdi.
Trump’ın açıkladığı planı Netanyahu kabul edeceğini açıklasa da, birkaç saat sonra yaptığı açıklamada, sunulan çerçeveye aykırı açıklamalar yapmaktan geri durmadı. Bundan sonraki süreçte de, anlaşma maddelerinin uygulama süreçlerini sabote ederek işgali devam ettirmenin yollarını arayacaktır. Modelin uygulamasını zorlaştıracaktır.
Ortaya konan plan genel bir çerçeveyi ihtiva etse de, hayati konularda muğlaklık içermesi, Netanyahu ve radikal kabine üyelerinin sabote etme bahanesini kolaylaştıracaktır.
Denetim kuruluna bizzat kendisinin başkanlık edeceğini söyleyen Trump, plana Hamas’ın uymaması halinde “Netanyahu’ya yapması gerekeni yapması için ABD’nin tam destek vereceğini” birkaç kez tekrar etti.
Ancak, İsrail’in plana uymadığında hangi yaptırımlarla karşılaşacağı konusunda herhangi bir şey söylemedi. İsrail bugüne kadar soykırım suçu dâhil, insanlık tarihinin suç saydığı bütün fiilleri işlemesine ve uluslararası hukuku tüm yönleriyle ihlal etmesine rağmen bir yaptırımla karşılaşmadı. Hatta soykırım suçu dünyanın gözü önünde işlenirken, ABD dâhil birçok devlet, İsrail’e yardımı devam ettirdi.
Dolayısıyla da işgal yönetimi, bu plana uymadığında ve katliamları devam ettirdiğinde etkili bir yaptırımla karşılaşmayacağını düşünecektir.
Plan, Gazze ve Filistin’in geleceğiyle ilgili hayati konularda muğlaklık içeriyor. Teklifte iki devletli çözüme vurgu yok. Filistinlilerin talebi olarak metinde ifade edilse de, devlet kurma hakkını garanti eden bağlayıcı bir hükmün olmaması belirsizliği artırıyor. Trump’ın geçtiğimiz hafta, Batılı ülkelerin Filistin’i tanımasını “aptalca” olarak nitelemesini de bu bağlamda göz önünde bulundurmak gerekir.
Bugün Batı Şeria, İsrail’in yerleşim yerleriyle nerdeyse işgal edilmiş durumdadır. Planda, İsrail’in Batı Şeria’yı ilhak edemeyeceği söylense de, yerleşim yerlerini genişletmesini durduracak ya da Doğu Kudüs dahil tüm toprakların birleştirilmesini içeren konularda da bir açıklık yok.
Giderek yalnızlaşması ve uluslararası toplumdan tepkilerin artması en azından Netanyahu’yu bu planı kabule zorladı. Ancak, İsrail bu planı sözde kabul etti diye baskının azalmaması gerekiyor. Sınırları belli, toprakları birleşmiş, Filistinlilerin hakları garanti altına alınmış egemen bir Filistin devletinin kurulması nihai hedef olmalıdır.