CHP’de sular durulmuyor. Özellikle son birkaç yılda CHP öyle bir savruldu ki, “yolsuzluğa” adı karışmayan belediye başkanı, genel başkan yardımcısı kalmadığı gibi siyaseten de Meclis’i boykot gibi ucube eylemleriyle tartışılır oldu.
Dikkatinizi çekmiştir, uzun bir süredir CHP’nin ürettiği siyasi bir gündem ve tartışma yok. Ya yolsuzluklarıyla gündemdeler ya da yerli ve milli bir ürüne saldırılarıyla.
Bu yüzden CHP’ye yönelik eleştiriler de büyük oranda yolsuzluklarla ilgili. Bir süre önce Başkan Erdoğan, CHP Genel Merkezi‘ne kadar ulaşan yolsuzluk iddialarını hatırlattı ve Özgür Özel‘i uyardı:
“Gırtlaklarına kadar yolsuzluğa batanlara tavsiyemiz bizi lütfen kendileriyle karıştırmasınlar. Ana muhalefetin başındaki zatın görevi önüne gelene çamur atmak değil, yüreği yetiyorsa genel merkezin 13. katına kadar ulaştığı söylenen rüşveti temizlemektir.”
Bu 13. kat meselesi CHP’nin başını çok ağrıtacak gibi. Durum vahim; çünkü İBB ve Beşiktaş Belediyesi’ndeki işlerini “rüşvet” vererek yaptırdığını itiraf eden işadamı Aziz İhsan Aktaş, genel başkan yardımcılarından Burhanettin Bulut ismini de vererek işin genel merkeze uzandığını açıkladı. Belge ve ayrıntılı bilgiler iddianame açıklandığında görülecek. Kim bilir daha kaç isim var? Genel merkezin suskunluğu boşuna değil.
CHP’deki kaos ve iç kavganın arka planında böyle dehşet verici bir “yolsuzluk” iddiası var. CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve ekibi bütün bunların iftara, adı geçen arkadaşlarının da “lekesiz” olduğunu söylüyor.
Yolsuzluğun siyasete etkisi de “şaibeli kurultay” suçlamalarıyla ortaya çıktı. Bu yüzden 40 yıllık CHP’liler “lekesizlik” savunmasına inanmıyor… Kavga da buradan çıkıyor. Kimi açık kimi kapalı olarak CHP’de asıl kavganın “yolsuzluk” yapanlar ile karşı çıkanlar arasında olduğu söylüyor.
Bu açıdan da en sert tartıma yargının İstanbul İl Başkanı olarak atadığı Gürsel Tekin ile CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır arasında yaşandı. Tekin kendisini “alçaklıkla” suçlayan Başarır’a isim vermeden şöyle sesleniyordu
“Dünyanın en alçakları; belediye müteahhitleriyle el ele verip bu ülkenin kaynaklarını iç edenlerdir. İtirafçıların arkasına saklananlar, onların iş ortakları, ihale simsarları ve kasa bekçileri… Zıp zıp zıplıyorsunuz ya, durun daha yeni başlıyoruz. Çünkü halk, sizin gibi utanmazları artık tanıyor.”
Bu konuyu birkaç kez yazdım, dün de Gürsel Tekin‘i aradım ve her konuşmasında, “Hodri meydan” dediğini hatırlatıp sordum: “Partiyi bu noktaya birkaç kişi mi getirdi yoksa bu bir ekip işi mi?”
Tekin yine açık cevap vermedi:
“Suskunluğumuz Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurumsal kimliğine saygımızdan dolayıdır. Yoksa o kadar şey biliyoruz ki, özellikle o paralı troller ve gazeteciler, çocuklarının gözlerinin içine bakamayacak. Bir tarafta her türlü kirliliğin içinde olacaksınız, bir tarafta organize işin bir parçası olacaksınız, bir tarafta da döneceksiniz tertemiz 3 tane CHP’liyi partisine sahip çıktığı için insanlara düşman olarak ilan edeceksiniz. Evet, saç kesilecek kel görülecek.”
Şu sert sözler de Tekin’e ait:
“Biz sustukça siz çaldınız.”
Müthiş, içinde özeleştiri de var, “Biz sustukça siz çaldınız” diyor. Kimi kastediyor dersiniz? Herhalde başka bir partiyi değil, üstüne alınmasalar da CHP yönetimi kastediliyor. Sadece isim vermiyor. Onu da aynı kaderi paylaştığı arkadaşı Berhan Şimşek verdi:
“Ekrem İmamoğlu içeri girdiğinde arkadaşları itirafçı oldu ki dışarı çıksın. Niye? Kurulan ilişkiler ihanet, inkâr ve çıkar üzerine kurulursa böyle olur. Parti holding oldu, sahibi Silivri’de, CEO’su da Özgür Özel.”
Bu açıkça CHP içi bir iktidar kavgası. Sonuçta temiz ellere dönüşürse sadece CHP değil siyaset de kazanır.