Alanya’da 2000’li yıllarda bir eve uzanıyoruz. Kendisinden dört yaş büyük abisini sürekli hırpalayan hırçın kız çocuğu, anne babasını birbirine düşürüyor. Sinoplu anne, “Şunu boksa yollayalım, oğlumuz nefes alsın” diyor. Diyarbakırlı baba ise şiddetle karşı: “Kimse benim kızıma yumruk atamaz!” Tabii ki kadının dediği oluyor, kız boksa başlıyor. O gün ringlere adım atan minik kız bugün profesyonel boksta Türkiye’yi başarıyla temsil eden Seren Ay Çetin… Geçen hafta Fethiye’de düzenlenen WBA Altın Kemer maçında daha önce beş kez WBC Dünya şampiyonu olan Çek boksör Fabiana Bytqi’yi 10 rauntluk zorlu mücadelenin sonunda puanla mağlup eden Seren Ay Çetin altın kemeri Türkiye’ye kazandırdı. Kadıköy Boks Kulübü’nde Seren Ay ile buluşup, kariyerini ve hayallerini konuştuk.
– Yoğun bir tempodan çıktın. Kendine gelebildin mi?
– İki hafta oldu. İyiyim, kemerlerime bakınca yorgunluk kalmıyor.
– Aldığın kemerleri sayar mısın?
– WBC Silver, WBC Silver, WBA Gold… İki gümüş, bir altın…
– En başa dönelim. Boksa nasıl başladın?
– Annemin yönlendirmesiyle başladım. Çok hırçın bir çocuktum. Bir tane abim var, iki kardeşiz. Çok kavga ediyorduk, artık bıkmıştı benden. Aslında futbol oynuyordum. Yetenekliydim ama çok kavga ettiğim için takım sporunda tutunamadım. Çok hırslıydım, hep ‘ben’ olmak istiyordum. Takım ruhu yok bende! Futbol antrenörüm boksta çok başarılı olabileceğimi söyleyip beni yönlendirdi.
Annem de çocukken boks yapmak çok istiyormuş. Beni götürdü. Baktım boks güzel. Bireysel bir spor ve teksin orda. Sonra kulübün en iyisi olmak istedim. Kadıköy Boks Kulübü’ndeydim. Antrenörüm Serdar Avcı ile başladım. Hâlâ onunla çalışıyorum. Çok erken yaşta profesyonele geçtim. 18’imde ilk profesyonel maçıma çıktım. Biraz daha amatör yapabilirdim ama antrenörüm profesyonelde daha başarılı olacağıma inandı. Türkiye’de bir açık vardı ve ‘Bunu yapalım’ dedi. Sonrası malum, şimdilik üç kemerim var. Çalışmaya devam.
MAÇ SABAHI AİLEMLE KAHVALTI ETTİK
– Bize Çek boksör Fabiana Bytqi ile yaptığın maçın sabahına götürür müsün?
– Ailemle birlikteydik. Sevgilim Sadai de yakınımızda kalıyordu. Sabah ailece kahvaltıya gittik. Sonra eve geldik, ben biraz uyudum.
Hep erken uyurum, beslenmeme dikkat ederim, içki sigara ağzıma sürmem.
O YENİLGİ BANA ÇOK ŞEY ÖĞRETTİ
– Heyecan var mıydı?
– İnanır mısın, yoktu. Sevgilim iki gündür yemekten kesilmiş, annem desen çok gergin. Benim derdim ise tatlı yemek.
– Sakin kalmayı nasıl başarıyorsun peki?
– Seninle ilk röportaj yaptığımızda hatırlıyor musun kaybetmek benim için çok korkunç bir şey gibi görünüyordu. Sonra biz Dina ile maç yaptık. Hayatımda yaptığım en iyi maçtı. Kaybettim! Ama Dina şuan tüm boksörler arasında 1 numarada. Çok iyi bir boksör. 10 raunt maç ortada gitti. Yani beni ezici bir şekilde dövemedi. Ev sahibiydi ve her şeyden önce onun üstünlüğü vardı. Ben onu üstünlükle dövmeden maçı alamazdım. Maçı kaybettim mi? Evet, o son rauntta puanlamayla daha iyiydi. Herkes beni tebrik etti o maçtan sonra.
O maçtan sonra aslında çok güzel şeyler başarabileceğimi anladım. O yenilgi bana o kadar çok şey kattı ki… Heyecan yapmamayı, panik olmamayı o mağlubiyet öğretti bana. Dina Danimarkalı, 31 yaşında ve 24 galibiyeti var, hiç yenilgisi yok. Onu yenecek biri de şuan yok. İkimiz de boksu bırakmadan bir maç daha yapmak isterim. Rövanşta onu yenebileceğimi düşünüyorum.
– Bu ışıltılı hayatın içerisinde üniversiteyi de bitirdin…
– Benim için sorun yok. Sporla eğitimi bir arada sürdürdüm. Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, Spor Bilimleri Fakültesi, Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği’nden mezun oldum. Tabi bunda okulun da desteği var.
Şuanda Beden Eğitimi Öğretmenliği üzerine Yüksek Lisans yapmayı ve Alanya’ya taşınmayı düşünüyorum.
MAÇINA GELDİM AMA SEN BENİ GÖRMEDİN!
– Sadai Ahıskalı: Kazakistan’dan geldim, Fenerbahçe’de boks antrenmanı yapıyordum. Seren Ay ile orada tanıştık.
– Seren Ay Çetin: Baktım iyi boksör var ama tanımıyorum. Normalde tanırım. “Allah Allah, ne kadar iyi bir boksör” dedim.
Yanlış anlamasın diye çok da bakmadım. Sonra o yanıma geldi, uzun uzun su içiyor falan. Göz göze geldik, “Merhaba” dedim. O da selam verdi. “Kazakistanlı mısın?” dedim. Kazakistan Dünya Şampiyonası’nda en çok kazanan ülkelerden biridir. Benim de Kazak arkadaşlarım var, onları konuştuk.
– S.A.:“Ben seni tanıyorum, maçına geldim ama beni görmedin” dedim. Instagram’da onu etiketleyip paylaştım, görmedi.
– S.Ç.: Ne yapayım, takipçim yüksek olduğu için görmemişim. (Kahkahalar) Sonra arkadaş olduk. Zaten Ahıska Türkü, çok efendi, mesafeli, duruşu var. Antrenmanlarda bana yardımcı oluyordu. Bir buçuk iki ay sonra ilişkimiz başladı. İnşallah seneye nişan…
– Seren Ay’ın beğendiğin ve zayıf bulduğun yönleri nedir?
– S.A.: Beğendiğim yönleri söyle söyle bitmez, zayıf yönleri ise şuan gelmiyor aklıma.
(İkisi de gülüyor) – Kaybettiği günler telefonları açmamazlık yapıyor mu?
– S.A.: O tip durumlarda daha da fazla yaklaşıyoruz. Bir kere kaybettiği maçına denk geldim, onda da sürekli yanındaydım. Hiçbir zaman bana kötü davranmadı. Tam tersine benden daha çok destek bekliyor.
– Evlilik ne zaman?
– S. A: En yakın zamanda diyebiliriz.
– Sevgilin yumruk yerken sen neler hissediyorsun?
– S.A.: Yumruk almaya alıştık. Tabi üzülüyorum, bana kalsa ben ilk başta hiç istemezdim.
– Hiç “Boksu bırak” demedin mi?
– S.A.: Hayır hiç demedim. O zaman Seren Ay olmazdı çünkü. Başkalarının zoruyla boksa başlayanlarının aksine Seren Ay’da o hırsı gördüm, o çalışkanlığı gördüm. Boks aşkı diye bir şey var.
– S.Ç: “Boksu bırak” derse ilişkimiz biter zaten. İlk tanıştığımız zamanlar ağzını çok aradım. Kadınların spor yapması konusunda düşüncelerini sordum. “Ben hiç kimsenin tutkusuna karışmam” dedi.
– Peki ailen “Gittin yine boksör buldun” dedi mi?
– S.A.: Yok asla. Hatta “Çok iyi anlaşırsınız, sana da böyle biri lazımdı. Seni normal bir kızla hayal edemiyorduk” dediler. Aslında ben de büyük konuşmuşum. “Evleneceğim kişi hayatta sporcu olamaz” diyordum.
MUHAMMED ALİ HAYATIMDA ÇOK ETKİLİ
“Ben onu boksa başlamadan önce tanıyordum. Ringdeki dansı, süzülerek yumruk atması, pes etmemesi… O kadar ağır sıklet bir adamın o kadar çabuk yumruk vurması… Benim için hâlâ çok çok etkileyici… Bu maçıma hazırlık sürecimde Bilgehan Demir’in yazdığı Kayıp Madalyon kitabını okudum. Kendisi bu kitap için baya çalışmış. Evine gitmiş. Bunları okuyup ringe çıkmak beni daha da güçlü kılıyor.
ÇOCUKLARINIZI DÖVÜŞ SPORLARINA YÖNLENDİRİN
– Kızlar artık savunma sporlarını tercih ediyor…
– S.Ç.: Herkesin bir dövüş sporunu öğrenmesi gerekiyor. Bu çok farklı bir özgüven katıyor. Ben tehlike anında dövüşmeyi biliyorum, yumruk geldiği zaman ondan kaçıp vurmayı biliyorum. Bu çok önemli. O yüzden herkese boksu öneriyorum. Hobi olarak bile olsa, çocuklarına öğretsinler. İlla profesyonelleşmesine gerek yok.
BAZI İSİMLER BENİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ
– Antrenör bir sporcunun başarısında ne kadar etkili?
– Çok etkili ama kişiden kişiye değişiyor. Bir noktaya kadar antrenör önemli. Bana boksu öğreten kişi Serdar Avcı. Bana direnmeyi, dayanmayı öğreten o… Ayçın Özsakabaşı da var. Benim çok önemli bir insan, mentörüm. Bana en çok inananlardan biri.