“Akrep gibisin kardeşim, korkak bir karanlık içindesin, akrep gibi…”
Nâzım’ın bu dizeleri, bugün Türkiye siyasetinin en temel paradoksunu anlatmak için yazılmış gibidir: CHP ne kadar değiştiğini söylerse söylesin, genetik kodu aynı kalıyor, zehir hep aynı yerden akıyor. Türkiye birkaç gündür “terörsüz Türkiye” hedefiyle kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nu konuşuyor.
Soru netti: Komisyon, İmralı’ya gidip kendini feshettiğini açıklayan PKK’nın kurucu lideriyle görüşecek mi?
Bu kritik anda, başta CHP olmak üzere birçok siyasi aktör “kem küm” ederek kaçak güreşti. Kimin eli kimin cebinde belli olmayan, netlikten uzak, siyaseti prosedür gibi gören o klasik CHP tavrı…
Tam bu noktada devreye MHP Lideri Devlet Bahçeli girdi. Bir kez daha siyasetin ezberini bozdu: “Kimse yanaşmazsa ben alırım üç arkadaşımı, İmralı’ya kendi imkânlarımızla giderim.”
Ardından Başkan Erdoğan‘ın cesur bir teşekkür mesajı geldi. Bu, devlet aklının iki kanadının aynı hedefte buluştuğu nadir anlardan biriydi. Ama bir tek yer yine aynı yerdeydi: CHP ve etrafındaki İmamoğlu çizgisi.
GENETİĞİ DEĞİŞMİYOR
Türkiye, terörün bittiği, silahların sustuğu tarihi bir fırsat yakalamışken, CHP’nin tavrı hâlâ ikircikli, bulanık, korkak… Kürt siyasi aktörlerin CHP içinde yer alması bile bu genetiği değiştirmiyor. 2011’de çözüm süreci masaya geldiğinde de aynı şey yaşandı.
AK Parti yüzde 50, CHP yüzde 25’ti.
Erdoğan, yeni anayasa ile Kürt meselesini çözmek için adım attı. PKK’nın eli silahlı, dış güçlerin manipülatif olduğu bir dönemdi, ama en büyük engel PKK değil, CHP’nin hesapçı siyaseti oldu. Kemal Kılıçdaroğlu, “Bu sorunu da AK Parti çözdü” dedirtmemek için sürece karşı durdu.
Tarihi fırsatlar bir kez daha CHP’nin iç hesaplarına kurban edildi.
Bugün ne değişti? Hiçbir şey. İmamoğlu’nun çevresi dâhil, CHP aynı refleksi gösteriyor.
Nâzım’ın dediği gibi: “Hep aynı telaş içindesin kardeşim… akrep gibisin.”
MHP GÖVDESİNİ KOYUYOR
Dün çözüm sürecine karşı olan MHP, bugün tarihin en büyük fırsatında gövdesini ortaya koymuş durumda. Bunu Erdoğan’ın seçimi, MHP’nin oy hesabı için değil, Türkiye’nin geleceği için yapıyor.
Bahçeli‘nin şu sözü boşuna değil: “Terörsüz Türkiye hedefi, son yüz yılda yakaladığımız en tarihi fırsattır.”
Milliyetçiliğin dünyada oy devşirme aracına dönüştüğü bir dönemde Bahçeli, kucaklayıcı milliyetçilikle Türk-Kürt kardeşliğini öne çıkarıyor.
Peki ya CHP ve İmamoğlu çizgisi?
Bir buçuk yıl önce PKK’nın siyasi uzantısıyla “kent uzlaşısı” yapanlar, bugün silahı bırakmış bir örgütle barış görüşmesine bile tahammül edemiyor. Dün masaya koşan CHP, bugün kaçıyor. Dün PKK’nın gölgesinde siyaset yapan CHP, bugün terörün bitmesinden rahatsız görünüyor. CHP’nin siyasi doğası; kendi kendini zehirlemek.
Evet, CHP bugün yine tarihin yanlış tarafında. Yine çözüme karşı. Yine süreci zehirleyen yerde. İçerideki İmamoğlu da farklı değil. Popülist, yüzeysel, rüzgâra göre dönen, devlet aklını okumaktan aciz. Bu tabloyu en iyi anlatan yine Nâzım’ın dizeleri: “Kendi kendini sokuyorsun kardeşim, akrep gibisin…”
CHP’nin bugün yaptığı şey tam da budur: Türkiye’nin tarihi fırsatını zehirlemek, süreçten kaçmak ve kendi siyasi karanlığına geri dönmek. Bugün komisyon yoluna devam eder. Bahçeli ve Erdoğan devlet aklının gereğini yapar. Türkiye tarihi bir eşiği aşar. Ama CHP ve İmamoğlu çizgisi?
Nâzım’ın yüz yıl önce yazdığı gibi: “Akrep gibisin kardeşim… Zehri kendinin de memleketin de damarına akıtıyorsun.”


















