
Bu tür hastalıkların önüne geçilebilmesi için bol bol su tüketmelerini ve kilo kontrollerinin sağlanması gerektiğinin altını çizen Uzm. Dr. Taş, şöyle konuştu:
“Özellikle bu tür çalışanların en azından tansiyon gelişmesinin önüne geçmeleri içi, gün içerisinde tuz kısıtlamasına gitmeleri, bol bol su içmeleri, fiziksel aktivitelerden kaçınmamaları ve kilo kontrollerini sağlamaları gerekiyor. Yaşam biçimi hipertansiyon hastalarında en önemli etkenlerden bir tanesi. Özelikle hareketsiz yaşam dediğimiz gün içerisinde fiziksel aktiviteler yapmayan kişilerde hipertansiyon gelişme riski yüksek. Bu kişilerde bir süre sonra kilo kontrolü sağlanamıyor ve sağlıksız kilo düzeni meydan geliyor. Sadece fiziksel aktivite değil kişinin diyet alışkanlığı da çok önemli. Tuzlu yemeklerin fazla tüketilmesi, margarin dediğimiz doymuş yağların tüketilmesi bu kişilerde ilerleyen yıllarda kaçınılmaz bir şekilde hipertansiyona yakalanma riskini artırıyor.”

Bu tür hastalıkların altında genetik yatkınlıkların olduğunu ifade eden Dr. Taş, “Bütün kalp hastalıklarının temelinde ve hipertansiyonda olduğu gibi genetik yatkınlık var. Bir kişinin anne babasında hipertansiyon varsa kişinin kendisinde de olma ihtimali yüksektir. Özellikle 40 yaşın üzerinde bütün bireyler riskli yaş grubunda. Şeker hastalığı olması bu riski daha da artırıyor. Genel itibariyle altta yatan risk faktörü ya da kalp damar tıkanıklığı var ise buna yönelik bir tedavinin devam edilmesi gerekiyor. Uyku düzenini kontrol altında tutması bunla özellikle hipertansiyonunun gelişmemesini engelliyor” diye konuştu.


















