Acıyı kabul etmek vazgeçmek değildir! İyileşmenin ilk adımı…

spot_img


KABUL ETMEK İNCE BİR ÇİZGİ

İşte bu yüzden, kabul etmekle vazgeçmek arasındaki çizgi öylesine incedir ki çoğu zaman biz bile fark edemeyiz. Ve bu farkı fark edememek, zamanla kendimize bile uzak düşmemize neden olur. Çünkü insan sadece bir başkasından değil, umut ettiğinden vazgeçtiğinde de kendinden uzaklaşır. Bir kadın, sevdiği adam değişmiyor diye geri çekilir. Bir oğul, yıllarca beklediği ilgiyi göremeyince babasını kendi içinde sessizce yok sayar. Ve hepimiz, bu hayatın içinde bazen bir duvar öreriz. O duvarı da “kabul” diye isimlendiririz. Oysa gerçek kabulde duvar yoktur. Kapı vardır. Açık. Belki rüzgâra, belki zamana, belki gözyaşına açık… Ama tamamen kapanmamış bir kapı.



YORULMAK VAZGEÇMEK DEĞİLDİR

Hayat bize her zaman net cevaplar vermez. Bazen bize “Git” mi yoksa “Kal” mı diyor anlayamayız. Bazen ‘vazgeç’ gibi görünen bir durum, aslında içsel bir teslimiyetin ilk adımıdır. Bazen de “kabul ettim” dediğimiz hâlde içimiz hâlâ yangın yeridir. İşte bu yüzden kendimize dürüst olmamız gerekir. Gerçekten kabul mü ettim? Yoksa kırıldım mı, yoruldum mu, vaz mı geçtim? Çünkü bu iki hâl arasında sadece duygusal değil, ruhsal bir fark vardır. Kabul ettiğinde kalbin yumuşar. Vazgeçtiğinde sertleşir. Kabul eden insan hâlâ dua eder. Vazgeçen insan ise sessizliğe gömülür. Ve bazen, en çok sessizlikte çığlık atar insan. Van Gogh’un fırçası gibi… Dünyaya anlatamadığını tuvale fısıldamıştı. Vazgeçmemişti. Kabullenmişti. Anlaşılmamayı, yalnızlığı, inişleri çıkışları. Ama fırçasını yere bırakmamıştı.

Çünkü biliyordu: Vazgeçmek başka, yolda durmak başka bir şeydi. Sen de bugün, kendi hayatına bak. Kime ya da neye “kabul ettim” diyorsun? Ve o kabul, gerçekten bir huzur mu getirdi sana, yoksa içinde hâlâ konuşulmayan bir hüzün mü taşıyor? Unutma dostum, bazı duygular sustuğunda değil, fark edildiğinde iyileşir. Ve bazen en büyük şifa, kendine şu basit cümleyi itiraf etmektir: “Ben kabul etmedim. Sadece çok yoruldum.” Ama unutma ki her son, içinde bir başlangıcın izini taşır. Kapanan her kapının ardında, aralanmayı bekleyen bir başka kapı vardır. Ve en önemlisi: Kalbin, yeniden güvenmeyi, hissetmeyi ve bağ kurmayı öğrenebilir. Çünkü kalp, kırıldığında değil; kapanıp sessiz kaldığında unutur kendini. İyileşmek ise, yeniden açılmayı göze almakla başlar.



Source link

spot_img

benzer haberler

spot_img