Anneler ve kızları arasındaki ilişki her zaman inişli çıkışlıdır. Birbirlerinin ölesiye severler ama aynı zamanda kıyasıya mücadele ederler. Anneler, kızlarına baktıklarında “aynada gördüklerinden memnun olmayan kadın” olurlar ve hayatlarını, kendilerinin bu küçük nüshasını mükemmel hale getirmeye adarlar. Kızlar da bu baskıyı iliklerine kadar hisseder ve çoğu zaman “düzeltmelere” isyan ederler. Kızların bir de kaygıları vardır. Zamanla, bugün eleştirdikleri o kadına benzemek…

Gelin görün ki, Tuğyan’ın annesi Güllü’ye beslediği hisleri yukarıda saydığım “doğal tepkiler” içinde açıklamaya imkan yok. Bir çocuk, hayatının neredeyse her anını “annesini öldürmek için plan yapmaya” nasıl adar? Bu eylemi nasıl “ideolojiye” dönüştürür?
Allah’ım, sen çocuklarımızın içine şeytan girmesine izin verme. Sen bize hayırlı evlatlar nasip et…
Kriminal çözümde dünya lideriyiz
Son yıllarda en fazla ilerleme kaydettiğimiz alanlardan biri de kriminal teknoloji.
Bunu son olarak Güllü olayında bir kez daha gördük. Eğer evdeki kameranın kayıtları TÜBİTAK’ta özenle incelenmeseydi, dosya “kaza” denilerek kapatılacaktı.
Yüreğimizi dağlayan Narin olayını çözüme kavuşturan ve ailesinin topluca cezaevine girmesini sağlayan da muazzam bir teknolojik takipti.
Artık bu ülkede hiçbir suç “faili meçhul” kalmıyor. Başta İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Adli Tıp, TÜBİTAK ve bu kurumların fedakar çalışanlarını yürekten kutlarken, bu başarıyı “gelecekteki muhtemel suçlu adaylarına” önemle hatırlatmak istiyorum.
Bedava hitabet dersi
Gazetemizin Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu’ndan bahsetmek istiyorum sizlere.
Ne yalan söyleyeyim, onu ekranda her gördüğümde gıpta ile izliyorum. Çünkü muhteşem bir hitabet yeteneği var. Bir kez olsun kelimelerinin arasına “Eee”leri sıkıştırmıyor.

Sanırsınız, karşısındaki prompter’dan özenle yazılmış bir metni okuyor. Asla ve asla teklemiyor. Konuyu özünden yakalıyor, net ve akıcı şekilde yorumluyor ve hiç tekrara düşmüyor.
İşi, televizyonda konuşmak olanlara, Okan Müderrisoğlu’nun hemen her gün Atv ve A Haber’de verdiği “bedava hitabet dersini” şiddetle tavsiye ediyorum.
Kasıtlı karta ceza yok mu?
Bizim ligimizde futbolcular fikstüre göre kasıtlı kart görüyor ve hakemler ile Federasyon nedense buna göz yumuyor.
Diyelim ki, iki hafta sonra hayati bir maçınız var. Eğer kart sınırındaysanız, o maçta yer alabilmek için hemen bile isteye sarı kart görüyorsunuz.
Bunu en son Antalyaspor maçında Galatasaraylı Osimhen yaptı. Cezasını bir sonraki maçta çekmek için maçın sonlarına doğru hiç gereği yokken rakibinin beline sarılıp sarı kart gördü.
Osimhen sadece en taze örnek. Bunu her takım, her futbolcu yapıyor. Üstelik teknik direktörünün maç öncesi verdiği talimatla.
Peki bu hakka, hukuka, vicdana, fairplay’e sığar mı? Soruyorum: Bu “sahtekarlığın” futbol kitabında bir karşılığı olmayacak mı?
Gaf kürsüsü
Tansu Sarı kardeşimin notu: Fenerbahçe-Konyaspor maçının beIN Sports’taki devre arası yayınında spiker Seyhan Şaşko, Konyasporlu Calusic’i Celustka yaptı. Oysa Celustka futbolu bırakmıştı.
Zap’tiye
“Kartalların fotoğrafı neden hep yandan çekilir?” diye soranlara cevap olur sanırım.

Ne demiş?
“Bir kadın bir kez ölür ama binlerce defa doğar.” (Sakıncalı dizisinden)


















