Anaokulunda başlayan hikaye – Cumartesi Sabah Haberleri

spot_img


İlk kartondan kuşunu beş yaşında yaptı. Eline geçen her malzemeyle yeni bir dünya kurmaya başladığında, sanat yolculuğu da çoktan başlamıştı. Almanya’dan İstanbul’a, oradan Eskişehir’e uzanan bu yol; mermerle, ahşapla, ama en çok da metalin soğuk yüzüyle örüldü. Şimdi eldivenlerini takıp kaynak maskesini indirdiğinde, yalnızca metalin değil; kendi hikâyesinin de kıvılcımlarını saçıyor. Kimi zaman çocukluğuna, kimi zaman annesinin gücüne, kimi zaman ise sustuklarına dokunuyor. Bu, sesi olmayan ama sesi çok çıkan bir sanatın hikâyesi…
Anaokuluna başlarken ilk günümde hocalarımın bana kartondan kuş yaptırması olmuştu. Çeşitli şablonlar vardı ve birdenbire bir kuş ortaya çıkmıştı hepsini birleştirince. Anaokulum çok süslüydü ve çeşitli konseptleri olan odaları vardı. Köy odası mesela. Her yerde samanlar, sepetler, yumurtalar vardı. Görsel bir şölendi. Çocuk olduğumuz için de hep bir şeyler inşa ederdik. Sonrasında hep el işi olan şeylere ilgim arttı.
İlkokul zamanlarımda sınıfımda çok yetenekli bir kız arkadaşım vardı. Derslerde çok fazla el işi dersi görüyorduk evet ama onun yeteneği beni çok etkiliyordu. Ona hayranlıkla baktığımı hatırlıyorum. Zaman içinde aslında kendimin de sürekli bir şeyler inşa ettiğini gördüm. Bir içgüdüydü bu. Spesifik bir şeyden etkilenmek değildi ama içgüdüsel olarak yaptığım bir şeydi. Her zaman aşırı detaylı proje ödevleri hazırlardım. Süslerdim. Kesip yapıştırırdım. Bunun bir yetenek olduğunu bilmiyordum o dönemlerde ama ortaokulda öğretmenimin ‘Sen Güzel Sanatlar Lisesi okumalısın’ dediğinde bunu hissettim.

Okuduğum bölümde her malzeme için bir atölye var. Mermer, metal, ahşap, polyester/kalıp vb… Derslerimize devam ederken heykel tekniklerini daha doğru öğrenebilmemiz için her atölyeye girip o malzeme ile temel formlar yapmamız gerekiyor. İlk girdiğim Mermer Atölyesi oldu, ikincisi metal… Metal Atölyesinde farklı bir tatmin duygusu hissettim. Sonradan ilk geri dönmek ve çeşitli heykeller yapmak istediğim Metal Atölyesi oldu. ‘Birimden Bütüne’ ilerliyor olmak beni cezbetti diyebilirim. Parçalara yüklenen anlam ve her birinin önemi vs. Bu bana daha özgür bir alan tanıdı. Sanat okumaları yaptıkça da rastladığım örnekler beni daha çok bu malzemeye bağladı. Son yıllarda kullandığım tek malzeme metal ama yakın gelecekte yeni arayışlarım olacak.

Metalin sert ve soğuk duruşunun altında yatan naifliği kendi yansımam olarak görüyorum. Güçlü bir duruşu anlatmak istediğimden de bu malzemeyi seçiyorum. Rastladığım hikayeler, yaşadığım ve yaşanıldığını gördüğüm hikayeler bana bu duruşun varlığını göstermem gerektiğini de hissettiriyor. Annem benim rol modelim. Çok güçlü bir kadındır. Onun hayattaki duruşu benim ilham kaynağım. Farkında olmadan hep onu anlatıyorum galiba.

– Beğendiğim ya da örnek aldığım isimlere geliksek… Richard Serra, Javier Marin, Kurt Schwitters… Dönem dönem beğendiğim ve örnek aldığım sanatçılar değişse de bu üç sanatçıya çeşitli açılardan yakın hissediyorum. Hem malzemeyi kullanma biçimleri hem de bunu sunma şekilleri beni etkileyen en önemli faktörlerden.

– Dünyada en sevdiğim müze… Pek çok müze var aslında. Özellikle Kopenhag’dan Louisiana Museum ve Glyptoteket. Ve en sevdiklerimden biri olan İspanya Bilbao Guggenheim Museum… Müzelerin gerek mimari tasarımları olsun gerek doğa ile bütünleşmesi olsun çok samimi ve huzurlu hissettiğim nadir müzelerden.

ESKİŞEHİR’DE DAHA ÖZGÜRÜM

– Yaşadığım Eskişehir benim konfor alanım. Aradığınız şeye ulaşmanız kısa sürüyor. Yaşamak özgürce, bu sebeple üretmek de özgürce. Şehrin atmosferi hem sizi kendine bağlıyor hem de bir nokta da uzaklaştırıyor. Bu ikili çelişki arasında en doğru kaçış yolu üretim yolu oluyor.

Önümüzdeki yıl, çok özel bir kişisel sergiyle sanat yolculuğuma yeni bir sayfa açmayı planlıyorum. Hazırlıklarım fikir aşamasından başlayıp hızla ilerliyor. Tasarımlarımı ve genel sergi kurgumu büyük heyecanla oluşturuyorum. Bu sergi, sanatımdaki dünyayı en içten şekilde yansıtacak; benim hikayem olacak. Bu özel proje, Artists&Collectors’ın kurucusu Özgür Karaçak’ın temsiliyeti ve öncülüğünde hayata geçecek. Onunla pek çok galeri temsilciliğinden farklı olarak, daha samimi ve sağlıklı bir iletişim kurduğumuza inanıyorum.

KIZI ÜNİVERSİTEYE YOLLADIK, KAYNAKÇI OLDU!

– Çalışmalarınız sırasında bir kaynakçı görüntüsü oluşuyor. İlginç tepkiler aldığınız oldu mu?

– Evet çok çeşitli tepkiler aldım tabi, örneğin “Kızı üniversiteye gönderdik okusun diye ama kaynakçı oldu.” (Gülüyor) Buna ek olarak çok gururlandırıcı şeyler de duyuyorum. Özellikle usta abilerden, “Helal olsun sana iyi öğrenmişsin, tahmin etmezdim böyle kaynak yaptığını vs..” Beni en çok mutlu eden şey ise ailemin bana desteği ve inancı.



Source link

spot_img

benzer haberler

spot_img