TÜRKİYE’DE SİVİL TOPLUM
Erdoğan, Türkiye‘de siyasetin artık, güçlenen sivil toplumun, bir konunun dertlisi, gönüllüsü olanların yönlendirmesine ihtiyacı olacağına dikkati çekerek, sağlık alanında o hastalığı çeken, o hastalığı çekenlerin yakınlarının oluşturduğu yapı, herhangi bir sektörün yatırımcılarının oluşturduğu meslek kuruluşu, eğitimin erbabının daha iyi olmasıyla ilgili fikirlerini anlatması gerektiğini ifade etti. Bugüne kadar sivil toplum kuruluşlarının sahalarında derinleşmediğini aktaran Erdoğan, şöyle devam etti: “Derinleşmedikleri için de siyaset bir şey yaparken dosyayı hazırlayıp yani ‘efradını cami ağyarını mani’ mi diyoruz, şekilde bir konuyu çalışıp siyasetçinin, kanun yapıcının önüne getiremediğini biliyoruz maalesef. Bu sebeple sivil toplumda, nasıl ki ecdadımız ‘en ihmal edilmiş saha ne’ diye düşünmüş, ‘en eksik olduğu neresi’ diye düşünmüş, onun vakfını kurmuş. Göçmen kuşları bile gözetmiş. Ne derler, Peygamber Efendimizin hiçbir emri kalmamış ki bir vakıfla kurumsallaştırılmasın, Rabbimizin Kur’an’da hiçbir emri, yasağı kalmamış ki bir vakıfla kurumsallaştırılmasın.” Gençlere, dertli olduğu konularda çalışan bir yer varsa oraya katılmalarını, yoksa da dernek, vakıf, kulüp kurmalarını önerdiğini anlatan Erdoğan, “Bunun Türkiye’nin gelişmesinin bir parçası olduğunu düşünüyorum. İslam aleminin geri kalan kısmında da sivil toplumun ne kadar zayıf olduğunu düşünürsek, bunu biz Türkiye’de başardığımız zaman siyasette ve ekonomide artık görmeye başladığımız ümmete liderlik pozisyonunun sivil toplumda da peşi sıra geleceğini düşünüyorum.” değerlendirmesinde bulundu.
“ÖNEMLİ FİKİR İNSANLARIMIZ NEYİN PEŞİNDE GİTTİLER”
Bilal Erdoğan, 200 yılı aşkın bir “batılılaşma” hengamesi olduğuna, elit sınıfların bu hezeyanlara kapıldığına dikkati çekerek, “Toplumun önünde gidenler, o batılılaşmaya kendilerini kaptırdıkları için değerlerinden kopuyorlar, kültürlerinden uzaklaşıyorlar, kimliğini reddetmeye meylediyorlar. Toplumun geri kalan kısmı da bu şekilde önünde yürümesini beklediği insanların maalesef kendisinden hep uzaklaştığını gördü.” dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde, Türkiye‘nin ekonomik, altyapı, siyasi bir sürü başarılarının olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti: “Gelişmek için teknolojide, bilimde, fende, ekonomi olarak büyümede ilerlemek için kimliğimizi reddetmek gerekmediği, dinimizden uzaklaşmaya ihtiyaç olmadığı, kültürsüzleşmek veya Batı kültürünü taklit etmek gerekmediği anlaşıldı diye düşünüyorum. Bunu halen daha çok insana yaygınlaştırmamız, anlatmamız gerekiyor. Onun için son dönem Osmanlı entelektüellerinin yerli ve milli olanları olsun, Cumhuriyet döneminde işte Mehmet Akif Ersoy çizgisinde önemli fikir insanlarımız olsun, neyin peşinde gittiler? ‘Biz Müslüman olarak, Türk olarak, Anadolu insanı olarak, kültürümüzle, kimliğimizle, inancımızla da dünyanın zirvesine yarışabiliriz, koşturabiliriz. Bunun için gavura benzemek, kimliğinden kopmak, geçmişi reddetmek, tarihle bağını koparmak gerekmez.’ Bunu, Selçuk Bayraktar gibi isimlerle, Türkiye’nin aldığı merhalelerle artık, delillendiğini görüyoruz. Müslüman olarak, Türk olarak, Anadolu olarak kendi atlı sporlarımızı, kendi yağlı güreşimizi, aba güreşimizi, kuşak güreşimizi, şalvar güreşimizi yaşatarak, atlı okçuluğumuzu yaşatarak.” Kültür ihyasından bahsederken hiçbir zaman bir “Batı reddiyesi”, “başka kültürlerin reddiyesi”ni kastetmediğini vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ben kendim 15 sene Batı’da yaşamış bir insanım. Batı kültürünü biliyorum, sevdiğim var, sevmediğim var, beğendiğim var ama yemekten örnek vereyim, yeme-içme sektöründe olduğum için ‘hamburger yemeyin çocuklar’ demiyorum. Lahmacunu unutmayın. Bakın pidemiz, lahmacunumuz, kebaplarımız var. Yani her bir Türk çocuğunun kendi kültürünü, öğelerini, büyük isimlerini, estetik anlayışını bilerek yetişmesini sağlayalım. Ondan sonra başka yerlerle sağlıklı iletişim kurabilsin. Kendi toprağında kök salmadan başka yerlere uzanmaya çalıştığı zaman saksı devriliyor. Bakıyorsun, ucu bucağı nerede, toprak dağılmış, hiçbir şey yok, kök yok çünkü. Köksüzleşmek yerine, köklerimizden ilham alarak, dallarımızın budak vermesi, ucu bucağı görmeden her yere yayılması… Bunu sağlama gayesi, kültürümüzü korumanın, geçmişimizle sağlıklı bir şekilde yeniden ilişkilerimizi kurmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum.”
“KENDİMİZİ BULMAK İÇİN BİRKAÇ NESİL BU GAYRETTE DEVAM ETMEMİZ GEREKİYOR”
Erdoğan, her alanda başarmak için önceki dönemde en iyileri yapanların bugün yaşasa ne yapacağını düşünmek ve onların kafalarının nasıl çalıştığını çözmek, üretken olmak gerektiğini ifade etti. “Herhalde kendimizi bulmak için birkaç nesil bu gayrete devam etmemiz gerekiyor.” diyen Erdoğan, bugün “sivil toplum kuruluşu” denilen, ecdadın “vakıflar” olarak başardığı ve Amerika’nın bile kuruluşunda örnek aldığı, belli işleri devamlı hale getirmek, bir insanla başlayıp ondan sonra kendi meşrebimize göre kurumsallaştırmak için güçlü kurumlar inşa etmek gerektiğine işaret etti. Doğru organizasyonel yapı, sürdürülebilir finansal kaynaklarla israf etmeyen verimli kurumlar kurgulamanın önemine değinen Erdoğan, şöyle konuştu: “Bunları başarırsak yeniden, inanıyorum ki biz o kaybettiğimiz, zayıflayan, erimiş kaslarımızı yeniden güçlü, yeniden işler hale getirebiliriz. O zaman da ‘Medeniyet nöbeti devri’ var. Arıyorlar. ‘Alan var mı?’ diyorlar. Gerçekten Batı‘dan göçüyor bu iş. Talip olabiliriz ama çok hazır olmamız, çok çalışmamız lazım. Bu transformasyon, dönüşüm, geçiş döneminde kafamızı kaldırmamız lazım. Bir fırsat penceresi açılabilir. Allah nasip ederse de gerçekten bu iş olabilir. Bu millet, yeniden dünyada paradigma kurmaya başlayabilir. Evvel Allah’ın izniyle.”


















