Binlerce yılın izinde Manisa – Turizm Haberleri

spot_img


Gediz Ovası’nın ortasında, Spil Dağı’nın eteklerinde kurulmuş, doğası kadar tarihiyle de baş döndüren bir şehir Manisa… Namı diğer Şehzadeler şehri… Bu kadim kent, bu yıl Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından düzenlenen Kültür Yolu Festivali’ne ev sahipliği yaptı. Bu yıl ilk kez festivale dâhil edilen Manisa, ziyaretçilerine geçmişle bugünü iç içe yaşatan zengin bir rota sundu. İzmir’den sonra Ege Bölgesi’nin en büyük ikinci şehri olan Manisa tarihiyle öne çıkıyor. Yolunuz düşerse uğramanız gereken ilk durak: Sardes Antik Kenti. Batı Anadolu’daki yedi önemli kiliseden biri olarak anılan Sardes, tarihi açıdan ayrı bir öneme sahip. Nitekim bir zamanlar Lidya Krallığı’nın başkenti olan Sardes, paranın ilk basıldığı yer olarak dünya tarihine geçmiş. İsmi zenginlikle özdeşleşen Karun’un da doğum yeri olan Sardes’teki Antik Kent, dünyanın en büyük havrasına sahip kent olarak dikkat çekiyor. Lidyalıların mezarlık alanı olan Lidya Tümülüsleri ise dünyanın en büyük Tümülüs alanı olarak anılıyor. Sardes’e yakın konumda yer alan bu yer, Bin Tepe Tümülüsleri adıyla biliniyor. Artemis Tapınağı’nın sütunları arasından yükselen güneş, burayı yalnızca bir ören yeri değil, bir zaman kapsülü haline getiriyor.

ŞEHZADELER ŞEHRİ

Antik çağlardan Osmanlı’ya uzanmak isterseniz, rotayı şehir merkezine çevirmeniz gerekir. II. Selim’in Mimar Sinan’a yaptırdığı Muradiye Camii, bir mimarlık harikası. Mimar Sinan’ın Ege’deki tek eseri olarak öne çıkan cami klasik Osmanlı mimarisinin en zarif örneklerinden biri olarak biliniyor. Kent merkezindeki Bereket Tanrıçası Kybele, Yeni han, Manisa Kalesi ise kenti yakından tanımak isteyenlerin görmesi gereken yerlerin başında geliyor. Manisa, başta Fatih Sultan Mehmet olmak üzere birçok padişahın şehzadelik dönemini burada geçirmesinden dolayı şehzadeler kenti” ünvanını aldı. Osmanlı döneminde şehzadelerin eğitim aldığı Saray-ı Amire kalıntıları ve Fatih Sultan Mehmet’in eğitim gördüğü Manisa Şehzade Medresesi yine en çok turist çeken yerlerden biri. Yine aynı şekilde, başını öne eğmiş ağlayan bir kadını andırdığı için, mitolojiye göre 12 çocuğunu kaybetmiş olan Anadolulu Niobe ile özdeşleşen Ağlayan Kaya’sıyla, binlerce yıllık fosilleşmiş insan ayak izleriyle, 4 bin yıllık Aigai Antik Kent’iyle, Türkiye’de ilk ve tek jeoparkıyla Manisa her alanda önemli bir turizm potansiyeline sahip bir kent olarak dikkat çekiyor.

FESTİVALİ BİLE TARİHİ

Manisa kebabı, nohutlu mantı, sinkonta, börülce salatası gibi yöresel yemeklerin yanı sıra Manisa, esas olarak, mesir macunuyla özdeşleşmiştir. Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Manisa’da hastalandığında saray doktorları bir türlü tedavi edemezler ve sonunda Sultan, 41 çeşit baharatın karışımından hazırlanan mesir macunuyla şifa bulur. Padişah da bunu kutlamak için kalan macunu halka dağıtır. Bu olay gelenekselleşir ve “Mesir Festivali” olarak kutlanır. 486 yıldır kutlanan ve binlerce kişinin katıldığı şenlik, artık kentin simgesi olmuş durumda. Neticede tarih, doğa, lezzet… Her köşesinde başka bir hikâye, her taşında başka bir iz saklı olan bu şehir, artık sadece geçmişe değil, geleceğe de yürüyen bir kültür rotası. Bu yıl tatil planınıza kültür ve keşif katmak istiyorsanız, rotanızı Manisa’ya çevirin. Çünkü burada yalnızca gezi değil, yaşayan bir tarih, anlatılan bir efsane, hissedilen bir ruh var.

ŞEHRİN SİMGESİ TARZAN

Manisa deyince aklınıza ne gelir diye sorsam çoğu kişi Manisa Tarzanı diyecektir. Gerçekten de öyle biri var mı peki? Elbette var. Asıl adı Ahmet Bedevi olan Manisa Tarzanı’nın nüfus kayıtlarındaki ismi Ahmeddin Carlak. 1888’de Bağdat’da doğup Türk ordusunda askerlik yapan Carlak, daha sonra milli mücadeleye katıldı, kırmızı şeritli İstiklal Madalyası ile onurlandırıldı. Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında Manisa’ya gelip yerleşen Bedevi, sessiz garip bir insandı. Belediyede süpürgeci olarak göreve başladı, bahçıvan yardımcısı, itfaiye eri olarak çalıştı. Manisa’yı yeşillendirmek için tüm gayretiyle çalışan Bedevi, dayanılmaz sıcaklarda önce atlet ve kısa pantolon, sonraları yaz kış demeden siyah şortla dolaşmaya başlayınca Manisa Tarzanı diye anıldı. Spil’de kulübede yaşamaya yaşayan Carlak, 31 Mayıs 1963’te yaşamını yitirdi.



Source link

spot_img

benzer haberler

spot_img