Eskiden yarış; lüks villalarda, teknelerde, restoranlarda yaşanırdı… Şimdi rekabetin yeni adresi: Kids Club’lar… Sabah 04’e kadar açık olan var. İçinde özel uyku odaları, mini yataklar, hatta çocuklar için spa alanı olanı bile… Yani “Çocuğu uyutup geceye devam” dönemi, artık bir hizmet modeli olmuş. İşte Kids Club’ta bu sezon öne çıkan yeni trendler:
Gece 04:00’e kadar süren bakım ve oyun seansları
Uyku öncesi meditasyon odaları
Mini DJ kabini: “Bu akşam müzik seçimi Ada’nın!”
Ebeveyn takipli anlık kamera bağlantısı (çocuğu bırak vicdanı bırakma)
AMAÇ NE?
Çocuklar sosyalleşsin, ebeveynler “hayata karışabilsin.” Ama itiraf edelim… Kids Club buluşmaları, sosyetik ebeveynler için yeni bir sosyal arena. “Senin çocuğun hangi kulüpte?” demek bugünün “Sen hangi beach’teydin?” versiyonu.
ZENGİNLİĞİN YENİ TANIMI
Evde dadı, Bodrum’da Kids Club. Çocuklar eğleniyor, büyükler “network” yapıyor. Herkes kazanıyor!
KİMİN DRONE’U BU?
Maalesef bu sorunun net bir cevabı yok. Drone’lar numaralandırılmıyor, tıpkı sokaktaki biri gibi: var ama kim olduğu belirsiz. Drone ile tekneler gözetleniyor! Ah, bu tam bir Black Mirror anı:
Denizin ortasında, kuytu bir teknede, kendi köşende huzur içinde uzaklara dalmışken…
Bir anda vız vız vız sesiyle başının üstünde süzülen bir yabancı bakış.
Ne göz teması var, ne izin.
Sadece: İzleniyorsun.
Peki yasal hakkı var mı?
Türkiye’de Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM) tarafından belirlenmiş kurallar var:
– Ticari ya da hobi amaçlı olsa da her drone kayıt altına alınmak zorunda – İnsanların izni olmadan özel alanlarını görüntülemek yasa dışı – Yerleşim yerleri, plajlar, kalabalıklar, özel mülkler, hatta tekneler bile özel alan sayılıyor – Yani senin iznin olmadan o drone orada uçuyorsa, gizliliğini ihlal ediyor demektir. Bir nevi dijital röntgencilik.
Peki neden bu kadar ürkütücü?
Çünkü görünmeyen bir gözle, ne zaman çekildiğini, ne paylaşıldığını, kim izlediğini bilemeden yaşamak…
İnsanın “mahremiyet alanını” daraltıyor.
Sen tam da kendi köşene, yazına, huzuruna odaklanmışken biri seni gözetliyor.
NE YAPILABİLİR?
Sahil Güvenlik veya 112 üzerinden ihlali bildirmek mümkün.
Drone’un görüntü kaydı alıp almadığını anlayamasan da, izinsiz uçuşlar şikâyet edilebilir.
Eğer düzenli olarak böyle bir tacize maruz kalıyorsan, bölgedeki marina güvenliğiyle konuşulabilir.
İzleniyor olma hali, fiziksel bir takipten bile daha sinsi çünkü görünmüyor, sadece hissediliyor. Ve o his, özgürlüğün en güzel hâli olan tekne sessizliğini bile boğabiliyor.
İŞ ARARKEN AŞKI BULUYORLAR
CV’den çok aura, iş teklifinden çok dijital göz süzmesi.
Sen zannediyorsun ki “Merhaba, sektörünüzdeki başarılarınızı ilgiyle takip ediyorum” mesajı bir iş birliğinin habercisi…
Ama meğer adam seni CV değil, selfie klasörüne göre değerlendiriyor.
Artık flört uygulamalarının algoritması bile profesyonel! Ama “şirket sahibi”, “global strateji danışmanı”, “start-up founder” gibi title’lar havada uçuşurken asıl yatırımın duygusal sermaye olduğunu anlıyoruz.
ÇÜNKÜ…
Tinder fazla çiğ, Bumble fazla niyetli.
Ama LinkedIn? İşte o tam “hem başarılıyım hem bekarım” mesajı.
Modern zamanların flört sahnesi artık şöyle:
“Profilinize göz attım” demek ? Like atmak
“Sektörünüz çok ilginçmiş” ? Tanışmak istiyorum
“Bir kahve içip network’leşebilir miyiz?” Gönlüm iş teklifinden yana değil ama belki bir date olur?
Yani sorunun cevabı şu: Evet, bir kısmı gerçekten network peşinde. Ama bir kısmı “bir taşla hem kariyer hem partner” kovalıyor. Çünkü kim demiş CEO’lar aşk yaşayamaz diye?
Şimdi moda: LinkedIn Love.
Power couple arayanlar için CV ön yazıdan ibaret artık.
ZAYIFLAMA İĞNELERİ VE AGRESYON GERÇEĞİ
Evet, işe yarıyor. Evet, aynada hiç olmadığın kadar incelmiş, şekillenmiş bir versiyonunla karşılaşıyorsun. Ama kimse sana “bu inceliğin bedeli sadece bedenle sınırlı değil” demedi. Son zamanlarda pek çok kişi farkında: Zayıflama iğneleriyle birlikte gelen duygu değişimleri, ani öfke patlamaları, içe kapanmalar, tahammülsüzlük. Bizzat yaşadım yaşıyorum… Bu sadece bir detoks değil, bazen bir duygu dalgalanması. Çünkü bu iğnelerin etkilediği tek şey mide değil. Hormonlar, nörotransmitterler ve beynin kimyası da değişiyor.
PSİKOLOJİK ETKİLERİ NE OLABİLİR?
Agresyon artışı: Kendini sebepsiz yere gergin, alıngan, hatta öfkeli hissetmek.
Motivasyon düşüşü: Fiziksel olarak iyi görünmene rağmen, hiçbir şeyden keyif almamak.
İlişkilerde zedelenme: Yakın çevreyle iletişimde tahammül eşiğinin düşmesi.
Depresyon riski: Uzun süreli kullanımda ruh halinin stabilize olamaması.
AYNAYA BAKARKEN ŞUNU SORMALI
“İyi görünmek mi istiyorum, yoksa iyi hissetmek mi?” Çünkü bazen o yeni bedenin içinde eski ruhun sıkışıyor. Ve “beden hafifledikçe ruh da hafifler” diye bir garanti yok. Zayıflamak bir tercih. Ama bu tercihin sadece fiziksel değil, psikolojik bir süreci olduğunu unutmamak gerek. Estetik bir hedefin varsa, ruhsal bir yan etki ihtimalini de kabul etmelisin. Ve en önemlisi: Sadece tartıdaki kilo değil, kalbindeki yük de hafiflemeli.