Bu kez tarih tekerrür edemedi

spot_img


Türkiye’nin ilk yerli üretim otomobili olan Devrim’in dramatik hikayesi, kitaplara, belgesellere, filmlere konu olmuştu. Önce, projenin başındaki isimlerden Yüksek Mühendis Topçu Albay Emin Bozoğlu’nun oğlu Atilla Bozoğlu‘nun anlattıklarını dinleyelim. Sonra benim de bir çift sözüm olacak:

“Meclis’e kadar arabalar pürüzsüz geldi. Ama malum, Cemal Gürsel‘in bindiği siyah renkli araba, on metre gitti, stop etti. Benzini bitmişti. Cemal Paşa, beyaz arabaya bindirildi ve Anıtkabir’e hareket etti. Siyah renkli arabaya da benzin konduktan sonra, o da diğerlerine katıldı ve üçü bütün gün Ankara‘da dolaştırıldı, hipodromdaki 29 Ekim resmi geçit törenine katıldı. Ama ne hikmetse basın, tamamı yerli olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin imal ettiği bu arabalara sahip çıkacağına yerden yere vurdu. Palavranın bini bir para. Güya, milyonlar harcanmış ve para çöpe atılmıştı. İmal edilen araba on metre gitmiş ve bozulmuştu.

Bana gelince, 67 yaşına geldim. Türkiye’de hiçbir başarının cezasız kalmayacağını öğrendim. Yalnız, bu olgunluğa erişince bazı sualler kafamı kurcalamaya başladı.

1- Siyah arabaya Cemal Gürsel Paşa‘nın bineceğini herkes önceden biliyordu.

2- Diğer iki arabaya benzin konmuştu da, neden siyah arabaya benzin konmamıştı veya az konmuştu? Unutulmuş iddiası, bana çok çok saçma geliyor. Devlet Başkanı’nın bineceği araba özellikle kontrol edilmez mi?

3- Devrim arabalarının gösterge panelleri saat gibi çalışır durumda idi. Üstelik de göstergeler Türkçe yazılı idi. Arabayı kullanan şahıs, benzin olmadığını neden görmemişti?

4- Bizi telefonda ölümle tehdit edenler kimdi?

5- Bildiğim kadarı ile 29 Ekim’den sonra bir araba daha imalattan çıkmıştı. Bu gün Tülomsaş’ta yalnız bir araba mevcut ve hâlâ çalışır vaziyette. Peki geri kalan üç araba ne oldu? Bu üç arabanın hurdaya çıkarılarak imha edildiğine dair söylentiler var. Bu doğru ise niçin imha edildiler?

6- En önemlisi de, Devrim Arabaları Projesi’nden neden vazgeçildi? Bütün bunlar sizlere de garip gelmiyor mu?”

Vallahi de gelmiyor. Çünkü içimizdeki hainler yerli yerinde duruyor. Bugün TOGG’u iftiraya boğup aşağılamaya çalışanlar, bu ilham ve cesareti kimlerden alıyor sanıyorsunuz?


Emel Sayın Ruslara nasıl “Allah” çektirdi?

Hikayeyi Emel Sayın’dan dinledim.

70’li yıllarda Azerbaycan‘da 6 konser vermek için Dışişleri Bakanlığı tarafından görevlendirilmiş. İlk konserde herkesin hep bir ağızdan “Allah” diye bağırdığı “Çile Bülbülüm” şarkısını söylemiş. O dönem komünizmin hüküm sürdüğü Azerbaycan’da tüm Azeri Türkü izleyenler coşkuyla “Allah” diye yeri göğü inletmiş. O kadar ilgi görmüş ki, 6 konserlik seri 24 konsere çıkmış. Ancak ilk konser sonrası bir görevli gelip son derece nazik bir dille “Emel hanım bundan sonraki konserlerde bu şarkıyı söylemezseniz çok seviniriz” demiş. Emel Sayın da gönülsüzce razı olmuş.

Daha sonraki konser ise Rusya’da gerçekleşmiş. Emel Sayın, sahneye asılan dev boyutlu Türk bayrağından etkilenerek, konserin sonunda “Çile Bülbülüm”ü söylemiş. Komünizm idaresindeki binlerce Rus hep bir ağızdan defalarca “Allah” diye bağırmış…

Emel Sayın’ın adı da bir süre “Rusları imana getiren sanatçı” diye anılmış.

(Bu konserin kayıtları TRT arşivinde duruyor. Keşke yayınlasalar da keyifle izlesek)


Gaf’let kürsüsü

Kaçtığı için kıyıdaki olta balıkçılarını üzen o “büyük” balık.

Zap’tiye

“Biz kazandık” fotoğrafı…

Ne demiş?

“Sektörde çok iyi bir menajer, sahne görünürlüğüm artsın diye beni pavyona çıkarmaya çalıştı.” (Aleyna Tilki)



Source link

spot_img

benzer haberler

spot_img