Çöp şiş tadında, türkü modunda: Plajlarda öze dönüş zamanı

spot_img


“Bas bas paraları Leyla’ya, bir daha mı geleceğiz dünyaya?”Eskiden kulağa “ayıp” gelirdi, şimdi beach’lerin prime saatlerinde DJ set’ine girince herkes eller havaya! En son model mekanlarda, en havalı yabancı DJ’lerin setlerine bile sızmayı başaran, bizim kültürümüzün nadide parçaları artık hop oturtup hop kaldırıyor.

Bir zamanlar sosyetenin “pavyon müziği” diye burun kıvırdığı şarkılar şimdi yaz gecelerinin en ateşli dans marşları. Pavyon kültürü mü dersin, gazino mu; adını sen koy… Biz aslında özümüze döndük. Ve ne oldu biliyor musun? Dünya da peşimizden geldi. Etnik dedik, fusion dedik, global sahneye yedirdik.

Bir de şu kebapçı-ocakbaşı zaferi var… Artık en havalı beach menüleri Japon umami’sini değil, Adana dürümü konuşuyor. Sosyetik plaj insanları şu an çöp şiş tadında, türkü modunda eğleniyor. Bembeyaz masa örtüleri değil, közde patlıcan kokusu yükseliyor VIP localardan. Eğlence sektörü yeni bir evrede:

Neo-Arabesk ve Ocakbaşı Vibes dönemi başladı.

Gelinlik gibi beyaz giyip, rakıyı sek içip, üstüne “Ankara’nın Bağları”yla coşmak artık sahil şıklığına aykırı değil, tam aksine en trend hali. Velhasıl kelam, bu yaz beach club’larda Bodrum’un en havalı kokteyli artık bol sumaklı soğan. Yemeğe de müziğe de kendi ruhumuzu kattık, çünkü sonunda anladık: Biz en çok kendimizken eğleniyoruz.

Unutmadan yazayım:

İzmir’in en tehlikeli mahallesi Tepecik’te doğan “Allah Allah bu nasıl sevmek” şimdi Alaçatı beach’lerinde, Bodrum after’larında…

İdo Tatlıses, babasının parçasını disko kebap modeline sokup remixlemiş. Adeta “babamın dramını, ben güneş gözlüğüyle sahile indirdim” demiş. Ve olacak olan şu: Bu yaz İdo, sosyetenin göbeğinde çalacak. Plajda güneşlenirken bir bakmışsın, “Allah Allah bu nasıl sevmek” arkadan yükseliyor. Belki bir gece Santorini’de barın birinde duyarsın, Mykonos’ta DJ set’inde çıkar karşına. Tepecik’ten Yunan Adası’na uzanan bir remix yolculuğu.

Kebapla kokteylin aynı menüde buluştuğu an bu işte.


HER ŞEYİN FAZLASI ZARAR BODRUM VERSİYON 157

“Bodrum boş” diyenler, ya yanlış yerdeler ya da gerçekten görmek istemiyorlar.

Bodrum boş değil, sadece fazla kalabalık ve fazla kopya.

Her şeyin bir “azı karar, çoğu zarar” hali yaşanıyor.

Az adetli olunca kıymetliydi ya hani… İşte o dönemleri mumla arıyoruz artık.

Kafanı nereye çevirsen bir “me too” mekanı.

Aynı konseptin farklı tabelası.

Bir mahallede 5 AVM, 5 otel, 55 restoran…

Etçi mi tuttu? Herkes etçi.

Smashed burger mi moda? Aynısından adım başı.

Mahalle barı konsepti tuttu mu? Her sokakta üç tane.

Aynı senaryo elbet İstanbul için de geçerli…

Git 20 yıl öncesine, Bodrum bu kadar “tek tipleşmiş” değildi.

Otel desen, Gölköy zaten minik bir koy; ama şimdi her köşe başında devasa yıldızlı oteller, e haliyle hepsi boş kalıyor çünkü insan da bölünüyor, deneyim de. Bu artık sadece bir tatil beldesi meselesi değil, bu bir kültürel doygunluk ve kopyalayapıştır krizi. Sektöre biraz limit, biraz vizyon, biraz da cesaret gerek. Her tutanı tekrar etmek değil, az ama “öz” üretmek gerek. Yoksa o meşhur ‘butik ruh’ da, gerçek deneyim de çoktan başka kıyılara göçtü bile.


SESSİZ PLAJ ACİL!

Bodrum, Çeşme ve İbiza’nın Yeni Kodu: Kaçış!

İbiza dediğin yıllarca “party animal” ruhuyla anıldı. Ama şimdi? Sessiz plajlarıyla gündemde. İtalyan sahilleri de öyle, Bali de… Eskisi kadar curcuna değil; daha çok “sakinlik, zarafet, huzur” arayanların uğrak noktası oldu. Peki ya bizde?

Şu sıralar Bodrum & Çeşme yine yerli yersiz capcanlı.

Yazlık noktalar boş diyen biri varsa, rica ediyorum bronzlaşmış gözlük izinden bir an önce çıksın!

Kimisi Kabana’da çocuklarıyla güneşleniyor, kimisi teknesinde dürbünle halkı gözlemliyor, kimisi de partilerde “zıp zıp zop” modunda son hız eğleniyor. Yani her zevke, her karaktere göre bir yaz versiyonu mevcut.

Ama şimdi ne mi kıymetli? Sessiz bir koy. Sade bir gün. Başka hayatlara değil, kendi içine bakabildiğin bir manzara. Çünkü fark ettik artık: Yaz demek sadece kalabalıkla eğlenmek değil, yaz bazen susmak. Kafa dinlemek, deniz sesinde kendini bulmak. Benden söylemesi: Yaz bitmeden sessiz plaj bul, kendini biraz da orada güneşle.


VÜCUT ŞEKİL, NARSİZM TEHLİKE: AYNANIN ÖNÜNDE BAŞLAYAN YOLCULUK

Aynanın karşısına geç, türlü türlü pozlara gir. Daracık spor kıyafetlerinle, elinde dambıl, diğer elde protein tozu… Bir yandan da testosteron gazı verilmiş gibi poz üstüne poz! Selfie çek, story at, “vücut şekil önümden çekil” diye meydan oku. Ama dur bir dakika… Tamam da neden bu kadar göstermek istiyorsun? Araştırmalar diyor ki: Bu gösterişin altında narsisistik eğilimler yatıyor olabilir.

Ben demiyorum, bilim diyor. Kendine hayransan, sorun yok. Ama bu hayranlık ilişkine, işine, ev arkadaşına, ailene sıçrarsa… Orada işler karışıyor. Narsistik özelliklerin baş göstermesiyle birlikte:

Empati yitiriliyor… Eleştiri kabul edilmiyor. Herkesin senin etrafında dönmesi bekleniyor. Ve ne oluyor? Tüm ilişkiler tepetaklak. Ayna seni sever ama insanlar bir yere kadar. O yüzden o selfie’yi atarken şunu da düşün: Ayna mı seni seviyor, insanlar mı tahammül ediyor?



Source link

spot_img

benzer haberler

spot_img