İzmir, her bir köşesi ayrı güzel şehir… Konak Meydanı, Alsancak, Kordon, teleferik… Her birinin ayrı bir hikâyesi var ama bu sefer biz sizi İzmir’in şarkılara konu olan ancak çok da bilinmeyen bir güzelliğine götüreceğiz sizi; Asansör’e… Hem güzel İzmir’i bir tepeden izleyeceğiz hem de çok bilinmeyen hikâyesini dinleyeceğiz şarkılar eşliğinde… Buram buram tarih kokan Dario Moreno Sokağı karşılıyor bizi önce. Eski adı Asansör Sokağı olan bu sokakta “Deniz ve Mehtap”, “Seni Beklerim Öptüğüm Yerde”, “Hatıralar Hayal Oldu” gibi ölümsüz parçaların sahibi, İzmirli ve bir İzmir aşığı dünyaca ünlü sanatçı Dario Moreno’nun doğduğu ev bulunuyor. İzmir aşığı diyoruz çünkü “İzmir, tatlı ve sevgili şehrim, bir gün şayet senden uzakta ölürsem beni sana getirsinler. Fakat mezarıma götürülürken ‘öldü’ demesinler, ‘uyuyor’ desinler koynunda, tatlı İzmir’im…” cümleleri son vasiyeti olmuş Dario Moreno’nun. Maalesef ki vasiyeti yerine getirilememiş ama Asansör Sokağı’na ismi verilerek İzmir’de ölümsüzleştirilmiş büyük sanatçı.
118 YILLIK TARİH
Güzelliğini sakız ağaçları ve çiçeklerle perçinleyen evlerin önünden geçerek 118 yıllık tarihi mekan Asansör binasının önüne geliyoruz. Eski İzmir’de Asansör çıkmazı sokağının iki yanında sakız evlerinde Museviler otururmuş. Dönemin Musevi işadamı Nesim Levi Bayrakoğlu’nun evi Halil Rıfat Paşa Caddesi’nde iş yeri ise Mithat Paşa Caddesi’ndeymiş. Her gün Mithat Paşa Caddesi’nden Halil Rıfat Paşa Caddesi’ne çıkmak için 155 basamak merdiven tırmanmak zorunda kalan Nesim Levi Bey, bu çileyi çeken halka kolaylık olması için 1907 yılında tarihi asansör binasını inşa ettirmiş. Paris’in meşhur Eiffel Kulesi’nden esinlenerek yaptırılan binanın girişinde bulunan orijinal ismi “Ascenseur Construit” olarak geçiyor. Nesim Levi Asansör’ün mimari tasarımı için Gustave Eiffel’i Paris’ten İzmir’e getirtmiş. Asansör’ün mimari açıdan bir benzeri de Portekiz’in başkenti Lizbon’da bulunuyor. Mithat Paşa ve Halil Rıfat Paşa Caddeleri arasındaki büyük uçurumu kapatan bu tarihi bina ilk inşa edildiği yıllarda buhar gücü ile çalışıyormuş. İzmir’in Yunan işgalinden kurtarılmasından sonra Asansör sosyal gereksinimi karşılayacak bir konuma sokulmuş ve 1930’lu yıllarda tiyatro sahnesi, sinema ve gazino olarak hizmet vermiş.
BELEDİYEYE BAĞIŞLANDI
Asansör’ü Nesim Levi’den satın alan hayırsever Ayla Ökmen 1977 yılında bu tarihi binayı İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağışlamış. 1985 yılında Asansör binasında belediye tarafından büyük bir restorasyon çalışması yapılmış ve buhar gücü ile çalışan Asansör elektrik ile çalışır duruma getirilmiş. 1992-1994 yıllarında tekrar restore edilmiş.
İZMİR’İ SEYREDALIN
Asansör binası kesme kırmızı taşlardan beyaz bir kaide olarak dört katlı inşa edilmiş. Katları birbirinden ayıran silmeler bulunuyor. Her katın cephesinde dikdörtgen planlı altlı üstlü sekiz pencere yer alıyor ve bu saçaklı bölümün üzerinde de daha küçük ölçülerde ikişer pencere var. Teras kata çıkmak için Asansör’e bindiğiniz anda tuğlaların 118 yıllık geçmişini görmek oldukça heyecan verici. Toplam 4 bölümden oluşan ve şu anda restoran& cafe bar olarak hizmet veren Asansör’ün teras katı İzmir’in muhteşem manzarasını ayaklarınızın altına seriyor… İzmir’e yolunuz düşerse, Ege’nin incisi İzmir’in yüzlerce güzelliğinden biri olan Asansör’ü mutlaka ama mutlaka ziyaret etmelisiniz. Dostlarınızla, sevdiklerinizle veya sevgilinizle bu özel mekânda İzmir’in sessiz ve gizemli derinliğine dalmaksa apayrı bir zevk…