Doğu Akdeniz’de yeni satranç tahtası

spot_img


Türkiye son yıllarda Doğu Akdeniz’de yalnız bırakılmaya çalışıldı. Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi, AB şemsiyesi altında Mısır ve İsrail’le deniz yetki anlaşmaları yaparak Türkiye’yi Antalya Körfezi‘ne sıkıştırmak istedi. Buna karşı Ankara, 2019’da Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti ile imzaladığı deniz yetki anlaşmasıyla oyunu bozdu. Ancak o tarihten bu yana en kritik mesele, bu mutabakatın Libya‘daki doğu kanadı tarafından tanınmamasıydı. İşte şimdi Ankara, o kilidi açacak adımı atıyor: Hem Hafter’i hem de Mısır’ı ortak zemine çekmeye çalışıyor.

Geçen hafta Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın’ın Bingazi ziyareti, bu açıdan tarihi bir dönemeçti. Kalın’ın Hafter tarafından kabul edilmesi, hatta Hafter’in Türkiye’ye davet edilmesi, birkaç yıl öncesine kadar hayal edilemezdi. Çünkü 2019’da Hafter, Trablus’a saldırırken, karşısında bizzat Türk askerini, SİHA’ları, fırkateynleri bulmuştu. Ankara’nın desteğiyle Trablus hükümeti ayakta kaldı, Sirte hattı “ölüm çizgisi” oldu. Bugünse aynı Hafter, “Tek Libya, tek ordu” sloganı eşliğinde Türk donanma gemilerini ziyaret ediyor.

Bu yalnızca Libya iç savaşı bağlamında değil, Doğu Akdeniz’deki enerji ve egemenlik mücadelesinde de kritik. Zira Türkiye, 2019 mutabakatını Tobruk’taki parlamento aracılığıyla resmileştirmek istiyor. Eğer bu sağlanırsa, Türkiye’nin deniz yetki alanları sadece Trablus yönetimi değil, Libya’nın doğusu tarafından da onaylanmış olacak. Yani uluslararası meşruiyet ve sahadaki denge pekişecek.

Ancak karşı tarafta güçlü bir blok var: Yunanistan ve Mısır. Kahire, Atina ile 2020’de imzaladığı deniz yetki anlaşmasını savunuyor ve Türk-Libya mutabakatını kendi çıkarlarına tehdit görüyor. Bu yüzden Mısır uzun süre Hafter’i Türkiye’den uzak tutmaya çalıştı. Fakat işte tam bu noktada yeni bir pencere açılıyor: Ankara ile Kahire arasındaki normalleşme süreci. Kalın’ın Mısır istihbarat şefiyle yaptığı görüşme, Libya dosyasındaki çatışmayı diyaloğa çevirme çabası olarak okundu. Eğer Türkiye, Mısır’ı en azından “ortak çıkar” temelinde ikna ederse, Yunanistan’ın oyun planı büyük darbe alacak.

Bu denklemin bir diğer aktörü de Hafter’in oğlu Saddam. Son yıllarda hem Türkiye’ye hem de Katar’a açılım yapan Saddam, ailesinin geleneksel BAE-Mısır çizgisini esnetiyor. Savunma fuarlarında Türk yetkililerle görüşüyor, Ankara’da üst düzey temaslar yapıyor. Libya’nın doğusunu tamamen “Türkiye karşıtı” olmaktan çıkaran da bu yeni kuşak diplomasisi.

Elbette bu süreç pürüzsüz ilerlemeyecek. Kahire hâlâ 2019 mutabakatına karşı, Yunanistan diplomasi ve lobicilik gücünü sonuna kadar kullanıyor, Washington ise sahadaki güç dengesini kontrol altında tutmaya çalışıyor. Ama ortada inkâr edilemez bir gerçek var: Türkiye 2019’dan farklı olarak artık yalnızca Trablus’la değil, Bingazi ve Kahire’yle de konuşuyor. Ve bu, Doğu Akdeniz’de taşların yeniden dizileceğini gösteriyor.

Milli Savunma Bakanlığı’mızın dün Mısır ile ortak tatbikat yapacağımızı duyurması bu bağlamda çok kritik bir gelişmedir. Tam 13 yıl sonra bir ilk olacak bu tatbikat, Mısır’ın da Doğu Akdeniz’de İsrail ile aynı paralelde hiçbir çıkarının olamayacağını anladığı anlamına mı gelir; bunu zaman gösterecek.

Velhasıl askeri caydırıcılıkla açtığımız alanı şimdi diplomasiyle sağlamlaştırıp kalıcı hale getirmeye çalışıyoruz. Yunanistan’ın “Türkiye’yi dışlama” siyaseti, Hafter ve Mısır’ın da oyuna çekilmesiyle boşa çıkabilir. Bu, sadece deniz yetki alanları meselesi değil; bölgenin enerji paylaşımı, güvenlik mimarisi ve Libya’nın birliğinin geleceği açısından da belirleyici.

Eğer Türkiye bu süreci başarıyla yürütürse, Doğu Akdeniz’de yalnız bırakılmaya çalışılan ülke değil, yeni oyunun kurucu aktörü olacak.



Source link

spot_img

benzer haberler

spot_img