Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın katılımıyla, Sıfır Atık Vakfı öncülüğünde, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığı iş birliğiyle “İnsan, Mekân, Dönüşüm” teması altında düzenlenen Sıfır Atık Forumu İstanbul’da başladı. Forum; çevre bakanları, uluslararası kuruluşların temsilcileri, belediye başkanları, akademisyenler, çevre liderleri, özel sektör ve medya mensuplarını aynı çatı altında buluşturdu.
YAŞANABİLİR DÜNYA İÇİN
Emine Erdoğan, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi: Bugün insanlığın geleceği için önemli bir buluşmaya ev sahipliği yapıyoruz. İlkini düzenlediğimiz Uluslararası Sıfır Atık Forumu’nda sizlerle bir arada olmaktan, bu heyecanı ve umudu paylaşmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. İnanıyorum ki bu forum boyunca paylaşılacak her bilgi, kurulacak her dostluk ve iş birliği; atılacak küçük ya da büyük her adım, daha yaşanabilir bir dünyaya hizmet edecektir. Hepiniz tarihin ilk evrensel çevre kanununun kaleme alındığı topraklara, medeniyetler abidesi İstanbul’a hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Kıymetli misafirler; meşhur bir söz şöyle der: “Dünyada görmek istediğiniz değişimin kendisi olun.” Ne var ki insanlık bu yüzyıla geldiğinde, değişimin değil; değiştirmesi gereken şeylerin kendisi oldu. Dönüşen tüketim modellerine geçmek yerine, tüketim toplumlarına dönüştü. Geride bıraktığı atıklarla yeryüzüne çöpten dağlar, okyanuslara plastikten adalar yükledi. Kendi eliyle sahte ihtiyaçlardan ve yapay mutluluklardan örülü bir dünya kurdu. “Düşünüyorum, öyleyse varım” noktasından “Tüketiyorum, öyleyse varım” noktasına savruldu.
İHTİYACIMIZDAN FAZLASINI ALIYOR VE TÜKETİYORUZ
Yapılan anketler, insanların yüzde 85’inin ihtiyacından hep daha fazlasını satın aldığını gösteriyor. Çünkü rakamlar bize, ne kadar çok tüketirsek o kadar değerli olacağımızı fısıldıyor. Üzerinde indirim etiketi gördüğümüz her ürünü, ihtiyacımız olmamasına rağmen almayı saygı sayıyoruz. Bir şey kırıldığında onu tamir etmek yerine hemen gidip yenisini alıyoruz. Ucuz ve seri üretim, hızlı yenilemeyi bizlere bir fırsat gibi sunuyor. Ancak ne yazık ki hiçbir şey gerçekten güzel yenilenmiyor. Bir kot pantolonun üretilmesi için 3 bin 781 litre su kullanıldığını bilseydik, bu kadar kolay tüketebilir miydik? Belki teknolojik atıkların toprağı ve suyu zehirlediğini bilseydik, sapasağlam telefonlarımızı yeniler miydik? Bir dilim ekmeğin, bugün dünyada gıdaya erişimi olmayan 150 milyon çocuğun hayali olduğunu hatırlasaydık, artan yemeklerimizi bu kadar kolay çöpe atabilir miydik? Denizlerde biriken plastiklerin, balıkların bedenine; oradan da soframıza döndüğünü bilseydik, kullandığımız pet şişeyi doğaya bırakabilir miydik? Küçücük sandığımız sigara izmaritlerinden çözünen toksik madde ve kimyasalların, çevrenin ilk üç kirleticisinden biri olduğunu ve metrekareye 116 izmarit düştüğünü bilseydik, izmaritlerimizi yere atabilir miydik? Bunları ne kadar az düşünsek de, işte tek bir ürün için tüketilen enerji, su, doğal kaynaklar ve insan emeği; sözde “ucuza yenilenme”nin perde arkasında aslında yüksek bir bedel taşımaktadır.
UMUTSUZLUKTAN UMUT ÜRETMEK
Meşhur yazarlarımızdan Yaşar Kemal’in dediği gibi, “Yaşam, umutsuzluktan umut üretmektir.” İnsan, umutsuzluktan üreterek bugüne kadar gelmiştir. Bizler bugün umutsuzluğun değil, bir dönüşümün eşiğindeyiz. Sıfır Atık, umut ürettiğimiz yepyeni bir dönemin adıdır. Bazen bugünün hızdan ibaret dünyasında, Sıfır Atık yaşam modelini uygulamanın zor olduğu yönünde eleştiriler duyuyorum. Şunun altını çizmek isterim ki, bizim Sıfır Atık anlayışımız mükemmel bir şekilde uygulayan bireyler yaratma iddiası taşımaz. Aslında küçük adımları kararlılıkla atan, evindeki organik atıkları kompost yaparak gübreye dönüştüren, restoranda artan yemeğini çekinmeden yanında götüren, kullanılmadığı halde elektrikli cihazlarını kapatan; velhasıl “Ben mi kurtaracağım bu dünyayı?” demeden insanlığın iyiliği için elinden geleni yapan gönüllülere, duyarlı insanlara ihtiyacımız var.
ANADOLU, ‘ÇÖPE ATMAK’ KAVRAMINI BİLMEZ
Çoğu zaman Sıfır Atık, çağımızın yeni bir fikri gibi konuşuluyor. Oysa her inanç ve her kültür, doğayla dost bir yaşam rehberini insanlara sunmuştur. Bu nedenle tarihin belli bir dönemine kadar hanelerde üretilen atıklar, dünya için bir endişe nedeni değildi. Anadolu’da “çöpe atmak” kimsenin tanımadığı bir kavramdı. Henüz okul etkinliklerinin ve hobi kurslarının dışına çıkamayan ileri dönüşüm, o dönemde eşyaların ve ürünlerin bitmeyen yolculuğuydu. Kalan yemekleri başka bir yemeğe çevirmek, kırılan eşyaları tamir etmek, bir çocuğa küçük gelen kıyafeti başka bir çocuğa giydirmek hayatın ta kendisiydi. Bir şey satın alacaksak onun değerini belirleyen, moda olması değil; evladiyelik olup olmamasıydı. Mobilya ve dayanıklı ürünler nesilden nesile geçerdi. Kalan kumaşlar kırkyama denilen sanat eserlerine dönüştürülürdü. Tarım ve hayvancılıkta organik gübre kullanılırdı. Artan yemekler ise toprağın, kuşun ve diğer canlıların nasibi olurdu. Şimdi burada hepimize çok önemli bir sorumluluk düşüyor. Bu salonda 108 farklı ülkeden çok kıymetli katılımcılar var. Sizler kökleri derinlere uzanan kültürlerden geliyorsunuz. Her kültürün, kendi coğrafyasıyla bütünleşmiş, ilham verici ve doğa dostu yaşam pratikleri vardır. İnanıyorum ki bu uygulamaları araştırır ve yeniden hayata kazandırırsak, insanlık için çok önemli bir motivasyon kaynağı sağlamış oluruz.
ÇÖZÜMÜN PARÇASI OLMAK İÇİN ÇALIŞIYORUZ
Kıymetli misafirler; küresel ısınma hedeflerini gerçekleştirme yolunda devletlere, uluslararası ve bölgesel kuruluşlara önemli roller düşüyor. Gururla ifade etmek istiyorum ki, Türkiye olarak iklim krizindeki payımızın çok düşük olmasına rağmen var gücümüzle çözümün parçası olmak için çalışıyoruz. 2017 yılında Türkiye’de başlattığımız Sıfır Atık Hareketi, bu hedefin en net göstergesidir. Bu yılın başında ülkemizde yüzde 13 olan geri kazanım oranımızı yüzde 36 seviyesine çıkardık. Bugüne kadar 74,5 milyon ton atığı ekonomiye kazandırarak 256 milyar lira tasarruf sağladık. Sıfır Atık Mavi hareketi kapsamında yaklaşık 285 bin ton deniz çöpünü topladık. Dünyadaki hiçbir krize seyirci kalmayan bir ülke olarak, çevre krizinin çözümünde de yer almayı insanlığa karşı sorumluluğumuzun bir gereği olarak görüyoruz. Bu anlayışla Sıfır Atık Girişimimizi zamanla uluslararası düzeye taşıdık. 2022 yılında Sayın Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ile İyi Niyet Beyanı imzalayarak küresel bir hareket başlattık. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na sunduğumuz Sıfır Atık konulu karar, 105 ülkenin eş sunuculuğunda güçlü bir oy birliği ile kabul edildi. Ülkelerin bu mutabakatı, insanlık ailesinin çevre meselesindeki dayanışma ruhunu ortaya koyan çok anlamlı bir örnek oldu. Bu karar neticesinde 30 Mart, tüm dünyada Uluslararası Sıfır Atık Günü ilan edilirken, Sayın Genel Sekreter ve şahsımın başkanlığında Birleşmiş Milletler Sıfır Atık Danışma Kurulu kuruldu. 2023’ten bu yana danışma kurulumuzla, dünyadaki en iyi Sıfır Atık uygulamalarını öne çıkarmak, bu uygulamaları yaygınlaştırmak ve farkındalığı artırmak misyonuyla çalışıyoruz. Ne mutlu ki biz, bu yolda son kilometreleri ekledik.
ÇOK TİTİZ BİR ÇALIŞMA YÜRÜTTÜLER
2023 yılında küresel atık çalışmalarının merkezi olması amacıyla Türkiye’de Sıfır Atık Vakfını kurduk. Vakfımız, büyük bir iştiyak ve yüksek bir enerjiyle danışma kurulumuzun faaliyetlerine en güçlü desteği veriyor. Vakfımız bünyesinde, sıfır atık alanında iyi uygulama ve politika paylaşımında bulunan uluslararası bir merkez olan Sıfır Atık Enstitüsünü kurduk. Ayrıca, Küresel Sıfır Atık Ödülleri projemizi de geçtiğimiz 30 Mart kutlamalarında New York’tan duyurduk. Kurulumuzun sekreterya yapısını büyük bir özveriyle yürüten Birleşmiş Milletler Habitat’ın Türkiye’de bölgesel bir ofis açması için gerekli adımları atıyoruz. İnanıyorum ki güzel İstanbul’umuz bundan sonra Sıfır Atık’ın başkenti olacak. Sürdürülebilir bir geleceğin temelleri inşallah burada atılacak. Ben bu vesileyle huzurlarınızda Sıfır Atık Vakfımıza ve Birleşmiş Milletler Danışma Kurulu üyelerimize özel olarak teşekkür etmek istiyorum. Gerçekten çok çalıştılar; kısa zamanda büyük başarılara imza attılar ve çok güçlü bir alkışı hak ettiler. İklim değişikliğiyle mücadelede bugüne kadar genellikle belediye atık miktarı, plastik kirliliği, doğrusal üretim ve tüketim gibi başlıklar gündemde oldu.
GAZZE’DE NE İNSAN NE AĞAÇ KALDI
Fakat bugün, en çok savaşların çevreye verdiği tahribatı ve yeryüzüne bıraktığı derin yara izlerini konuşmalıyız. Savaşların, iklim değişikliğiyle mücadelemizdeki kazanımlarımızı nasıl sıfır noktasına gerilettiğini anlatmalıyız. Bunun en acı örneği bugün Filistin’de yaşanıyor. İsrail, Gazze’de tarihin en yıkıcı tahribatlarından birini gerçekleştirirken, bir yandan da doğayı yok ediyor. Gazze’deki yıkımın geri dönüştürülmesi belki bir asır sürecek. 61 milyon ton enkazın yanı sıra, ağaç mahsullerinin yüzde 97’si, yıllık mahsulün yüzde 82’si, çalılık alanların yüzde 95’i yok oldu, gitti. Mühimmat, katı atık ve arıtılmamış kanalizasyondan kaynaklanan toprak kirliliği, gıda üretimini imkânsız hâle getirdi. Ne insanların yaşayacağı bir yer kaldı, ne hayvanların otlayacağı alanlar, ne de kuşların ve su canlılarının barınacağı bir çevre… O yüzden şu gerçeğin altını kalın çizgilerle çizelim: Savaşlar durmadıkça, tabiatın yaralarını asla saramayız; nesiller arası adaleti sağlayamayız. Ve şunu lütfen unutmayalım: Gazze’de yok olan çevre, tüm insanlığa aittir. Dünyanın bir ucunda, bizden kilometrelerce uzakta yaşanan savaşlar; yok olan türler, kuruyan göller, hepimizi etkiler. Çünkü ekosistem bir bütündür. Gazze’nin çoraklaşan toprakları bize de uzanır. Başka bir kıtada yaşanan su ve gıda kıtlığı, bizim soframızı da yoksullaştırır. İşte bu yüzden Sıfır Atık Hareketi demek, küresel vicdan demektir. Vicdan haritamızı ne kadar büyütürsek, kimsenin geride kalmadığı bir dünyayı o ölçüde tesis edebiliriz.
HAYAT DEVAM EDEN BİR HİKAYE
Değerli misafirler; Kızılderili liderler, bir karar alacakları zaman bu kararın yedi nesli nasıl etkileyeceğini göz önünde bulundururlarmış. İşte bu “yedi nesil ilkesi”, adil bir dünya arayışının tam da cevabıdır. Gerçek liderlik, yarını inşa edebilmektir. Gelin, biz de bugün attığımız adımlarda henüz doğmamış milyarlarca insanın yaşam koşullarını belirleyecek kelebek etkisini esas alalım. Çünkü hayat, devam eden bir hikâyedir. Bugün yazdığımız satırlarla geçmişin hatalarını temize çekebilir ve insanlık için yepyeni bir sayfa açabiliriz. Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken sizleri, beyanımızı imzalayarak küresel sıfır atık hareketinin bir parçası olmaya davet ediyorum. Her birinize katılımınız için teşekkür ediyorum. Bu anlamlı organizasyona öncülük eden Sıfır Atık Vakfımıza, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımıza, Tarım ve Orman Bakanlığımıza ve etkinliğin tüm paydaşlarına en kalbi şükranlarımı sunuyorum. Kalın sağlıcakla.
AÇILIŞ PROGRAMINA YOĞUN İLGİ
Sıfır Atık Vakfı tanıtım videosu ile başlayan forum, Emine Erdoğan’ın sosyal medya çağrı videosuyla devam etti. Program kapsamında Sıfır Atık Vakfı Başkanı Samet Ağırbaş, Azerbaycan Ekoloji ve Doğal Kaynaklar Bakanı Muhtar Babayev, BM Habitat Genel Sekreter Yardımcısı AnaCláudia Rossbach, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum da birer konuşma yaptı. Konuşmaların ardından Sıfır Atık Vakfı Başkanı Ağırbaş tarafından, Emine Erdoğan’a, Hz. Yusuf’un üç gömleğini simgeleyen özel bir tasarım takdim edildi. Program, aile fotoğrafı ile sona erdi. Forumun üç gün boyunca sürecek oturumlarında; çevre dostu şehirler, yeşil ekonomi, gençlik katılımı ve sürdürülebilir üretim modelleri gibi konular ele alınacak.
DOĞAYLA ADİL İLİŞKİ KURULMALI
Sıfır Atık Vakfı Başkanı Samet Ağırbaş: Sıfır Atık, çöpü değil değeri yeniden tanımlamaktır. Doğayı korumak değil, doğayla yeniden bağ kurmaktır. Artık yeni söylemlere, yeni anlatılara, yeni bir uyanışa ihtiyacımız var. Sorunlara değil, önceliklere odaklanmalıyız. Çözüm, doğru bir yol haritası çizmekle başlar. Ve o yol haritası, insanın doğayla kuracağı adil ilişkiyle mümkündür
OMUZ OMUZA MÜCADELE EDİYORUZ
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı: Tarladan markete, tüm zincirde kayıpları azaltan ve döngüsel ekonomiyi destekleyen bir sistemi birlikte inşa ediyoruz. Bu süreçte özel sektörümüz, yerel yönetimlerimiz, sivil toplum kuruluşlarımız ve vatandaşlarımız aynı hedef için omuz omuza mücadele ediyoruz.
SÜRDÜREBİLİR DÜNYANIN ANAHTARI
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum: 21’inci yüzyılda dünyamız ve insanlık âlemi, deyim yerindeyse sınırsız tüketimin bile artık sınırına dayanmış durumdadır. Kaynaklarımız tükenmekte, atık miktarımız her geçen gün artmakta ve maalesef doğal düzen için zaman daralmaktadır. İşte tam da bu nedenle, Sıfır Atık sürdürülebilir bir dünyanın anahtarıdır. Belki iklim değişikliğini tersine çeviremeyiz ama bu süreci yavaşlatacak, uyumla birlikte iklim değişikliğine karşı direnci artıracak en büyük güç Sıfır Atık’tır.