Kayseri deyince aklınıza pastırma, sucuk veya mantı gelmesi doğal. Kayseri’ye gelip de mantı ve pastırma yemeden dönmek olmaz. Peki, sadece damak tadı için mi gidilmeli Kayseri’ye? Tabi ki hayır. Doğası ve tarihiyle benzersiz olan şehir bu kez festival coşkusu yaşamaya davet ediyor ziyaretçilerini. Geçmişi M.Ö. 4 binlere kadar uzanan dünyanın en eski yerleşimlerinden biri olan Kayseri, 6-14 Eylül tarihleri arasında Türkiye Kültür Yolu Festivali’ne ev sahipliği yapıyor. Gelin, festival için gideceğimiz bu şehri keşfe çıkalım. Antik çağda Mazaka adıyla bilinen şehir, Roma döneminde “imparator şehri” anlamına gelen Kaisareia adını almış. Türklerin Anadolu’ya yerleşmesiyle Kayseriye, Cumhuriyet ile birlikte de bugünkü adını kazanmış. Hititlerden Bizans’a, Selçuklulardan Osmanlı’ya pek çok medeniyetin izini taşıyan şehir; camileri, kümbetleri, kaleleri ve medreseleriyle tarih meraklılarının gözdesi. Kayseri’de adım başı tarih var. Roma döneminde yapılan, Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubat zamanında bugünkü halini alan Kayseri Kalesi şehrin simgelerinden. Cumhuriyet Meydanı’nda yükselen Kayseri Saat Kulesi ise sadece mimari güzelliğiyle değil, Mustafa Kemal Atatürk’ün halka hitap ettiği mekânlardan biri olmasıyla da ayrı bir anlam taşıyor. Ayrıca Kültepe Antik Kenti, Anadolu’nun en eski ticaret merkezi olarak arkeoloji meraklılarını büyülemeye devam ediyor. Kaniş Krallığı’nın merkezi olan bu ören yeri, Anadolu’nun ilk yazılı belgeleri olan Kapadokya Tabletleri’nin bulunduğu yer.
ALADAĞLAR’DAN ERCİYES’E
Şehir, yalnızca tarihiyle değil doğasıyla da nefes kesiyor. Örneğin şehrin kalabalığından uzaklaşıp Aladağlar’a doğru yol aldığınızda karşınıza çıkan Kapuzbaşı Şelaleleri insanı büyülüyor. Kapuzbaşı Şelaleleri, 60 metreyi bulan yüksekliğiyle adeta doğanın senfonisini sunuyor. Dünyanın en yüksek ikinci şelalesi olarak bilinen bu doğa harikası, ziyaretçilerine görsel bir şölen yaşatıyor. 55.000 hektarlık alana yayılan Aladağlar Milli Parkı ise Kayseri’nin doğa zenginliğinin en önemli hazinesi. Onun yanı sıra Derevenk Vadisi, Şeker Gölü ve Erciyes Dağı ise Kayseri’nin tabiatla özdeşleşen simgeleri arasında. Özellikle 3.916 metre yüksekliğindeki Erciyes, kış turizminin gözdesi ve dağcılık tutkunlarının vazgeçilmez adresi. Yüzlerce kuş türüne ev sahipliği yapan Engir Gölü ise doğa fotoğrafçılarının uğrak noktası konumunda. Kayseri aynı zamanda ticaretin ve zanaatın kadim merkezi. Osmanlı’dan günümüze uzanan Kapalı Çarşı, Anadolu’nun en büyük kapalı çarşılarından biri olarak hâlâ şehrin kalbi konumunda. Çarşıda gezerken yalnızca baharat ve kumaş değil; bakır işlemelerden halıya, pastırmadan sucuğa kadar Kayseri’ye özgü pek çok lezzet ve ürünü bir arada bulabilirsiniz. Şehir mutfağı da mantı ve pastırmanın ötesinde sürprizlerle dolu: Kayseri yağlaması, et ve yufkanın eşsiz uyumunu sunarken; ceviz ve tahinle hazırlanan nevzine tatlısı damaklarda unutulmaz bir iz bırakıyor.
MİMAR SİNAN’IN İZİNDE
Kayseri’nin yetiştirdiği en büyük isimlerden biri şüphesiz Mimar Sinan. Ağırnas’ta doğup büyüyen büyük usta, burada şekillenen yeteneğiyle dünya mimarlık tarihine damga vurdu. Bugün müze olarak ziyaret edilen Mimar Sinan Evi, taş işçiliği ve döneme ait atmosferiyle ziyaretçilerini geçmişe götürüyor. Osmanlı padişahları I. Süleyman, II. Selim ve III. Murat dönemlerinde baş mimar olarak görev yapan Sinan’ın hayatı boyunca yaptığı 375 eserin günümüzde hâlâ ayakta durması ustaya saygıyı bir kez daha artırıyor.