Gastronomi ve tarihin başkenti – Yaşam Haberleri

spot_img


Turkuvaz Medya’nın İl Buluşmaları’na bu kez Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ev sahipliği yaptı. “Türkiye’nin lezzet başkenti” olarak tanımlanan Gaziantep dünyanın en eski yerleşim yerlerinden biri. Güneydoğu’nun parlayan yıldızı Gaziantep’te Turkuvaz Medya çalışanlarını ağırlayan Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, şehrin en yenisi Galle Parkı’nı, Rayiha Baharat Müzesi’ni ve Udma Peynir Müzesi’ni gezdirdi.

6 KÜLTÜRÜ BARINDIRAN PARK

1 milyon 351 bin metrekare yeşil alana sahip Galle Parkı’nda birçok ülke ve kültürün esintileri var. 6 bin bitki dikilen park, 10 bitki kulesi ve 5 köprüye sahip. Parkın içinde, kitap evi, piyano evi gibi sosyal mekânlar da mevcut. Parkın içinde 6 bahçe var; Japon, Zen, Çin, Osmanlı, Hollanda ve Barok… Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, geçtiğimiz günlerde “Galle Park’ta, Zen Bahçesi’nde bir suşi yiyip, bir yeşil çay içebiliyorsunuz. Osmanlı bahçesinde, Osmanlı şerbeti de içebiliyorsunuz. Dünya kenti oluyoruz” açıklamasını yapmıştı.

Osmanlı Bahçesi: Osmanlı Bahçesi’nin girişinde bizi karşılayan zeytinler ata zeytinleri imiş. Rehberimiz bize Osmanlı Bahçesi’ni şöyle anlattı: “Osmanlı Bahçesi’nin girişindeki denge sütunları Mimar Sinan’ın Osmanlı mimarisine kazandırdığı önemli detaylardan. Yaşanan bir felaket sonrası yapının girişindeki bu sütunların dönüp dönmediğine bakılıyor. Eğer ki bu sütunlar takılarak dönüyor ya da dönmüyorsa o yapının temelinde sorun olduğu anlaşılıyor. Yine girişte üstte bulunan baykuş figürleri de Mimar Sinan’ın yaptığı yapılarda yaygın olarak kullandığı bir figür. Bahçenin ortasında bulunan şadırvan da Has Bahçe’nin olmazsa olmazlarından. Osmanlı’da şadırvanlar o dönemin estetik kaygılarını yansıttığından çeşitli motifler ve süslemeler ile kuşanmış. Yine aynı estetik kaygılar ile kubbelerin içleri de motiflerle süslenmiş.”

Barok Bahçesi: 17 ve 18. yüzyıllarında özellikle İtalya ve Fransa’da yaygın olarak görülen bu bahçelerin temel amacı çim ve bitkileri budayarak uçsuz bucaksız bir doğa manzarası yaratmak. Uzun ağaç ve bitki kullanımından kaçınılarak göz yorgunluğu önlenmiş, manzaranın engellenmemesi sağlanmış. Parkta bulunan 4.850 metrekare alanı kapsayan Barok Bahçesi Galle Parkı’nda yüksek konumda bulunan giriş binasının önüne yerleştirilmiş, böylece panoramik bir bakış açısıyla izlenebiliyor.

Hollanda Bahçesi: Orta Asya da yabani bir çiçek olarak yetişen laleler kervanlarla Anadolu’ya taşınmış ve çeşitli malzemelerle çeşitlendirilerek Osmanlı kültürünün bir parçası haline getirildi. Kanuni Sultan Süleyman’ın İstanbul’daki Avrupa büyükelçiliklerine bu laleleri hediye olarak göndermesi ile Avrupa ülkeleri de lale ile tanıştı. Özellikle Hollandalı tüccarlar ve koleksiyoncular lale soğanlarına büyük ilgi gösterdi. “Tulipomonia” adı verilen bu dönemde lale soğanlarına verilen ilgi fiyatları oldukça yükseltmiş hatta Amsterdam’da bunun için bir borsa oluşmasına neden olmuştu. Hatta bazı lale soğanlarının birkaç yüz inek veya büyük bir ev ile takas edildiği örnekleri bile bulunuyor. Bu ilgi ile gelişen lale yetiştiriciliği ile Hollanda günümüzdeki en büyük lale yetiştiricisi ve ihracatçısı haline geldi.

Çin Bahçesi: Geleneksel Çin inanışına göre cennet yuvarlak, dünya ise kare formundadır. Bu formlar içerisinde yaşayan insanın huzur bulacağına inanıldığından bu inanış mimariye de yansıtılmış. Çin Bahçeleri’ndeki her şey bir anlam taşıyor. Örneğin; köprülerin kırmızı renk olması bile uzun bir yaşamı temsil eden bir sembol. Çin bahçelerinin en görkemli yapısı olan Payoda ya da Pagoda binaları bile her yönden bir anlam taşıyor. Yapının çokgen şekli evrenin yönlerini temsil ederken yapının katmanları ise spiritüel bir yükselişi temsil ediyor. Bu binanın ölçüleri yapıldığı yere göre değişiklik gösterirken Galle Parkı’ndaki ölçüleri 11 metre yüksekliğe 63 metrekare alana sahip. Parkın tamamı ise 3.200 metrekare.

Zen Bahçeleri: Zen Bahçeleri, Japon bahçe kültürünün önemli bir parçası. Bu bahçenin temel amacı meditasyon ve iç huzuru sağlamak. Minimalist bir estetik anlayış ile tasarlanan bu bahçelerin en belirgin özelliklerinden birisi beyaz kum ve taşların kullanılması. Kum suların akışını temsil ederken taşlar ise ada veya dağları temsil ediyor. Tüm duyulara hitap etmeyi amaçlayan bu bahçede insan doğanın efendisi değil bir parçası olarak görülüyor. Galle Parkı’nda bulunan Zen Bahçesi ise Japonya’nın kuzeybatısında bulunan ünlü zen tapınağı Ryoan-ji den ilham alınarak 2.700 metrekarelik bir alana uyarlanmış.

Japon Bahçesi: Japon bahçeleri küçük ve idealize edilmiş manzaraları tasarlamak için geleneksel şekilde kurulmuş. Bu estetik “Wabisabi” adı verilen kavramla örtüşüyorr. Japon Bahçesi’ndeki taş köprüler dünyevi hayattan arınıp gerçek aydınlanmaya ulaşmayı temsil ediyor. Bahçedeki yollar da bir yolculuğu… Park bünyesindeki Japon bahçesi de buna uygun şekilde geleneksel olarak tasarlanmış. Merkezde bulunan 370 metrekare büyüklüğündeki Japon göleti nilüfer, eğit otu, sehvet otu, japon sazı, su kaması gibi çiçeklerle donatılmış. Japon Bahçesi’nin tamamı ise 2.350 metrekare büyüklüğünde bir alan.

EŞİ BENZERİ OLMAYAN BİR MÜZE

Alleben Göleti’nin hemen kıyısında, içerisindeki zenginlikle uyumlu bir tabiatın tam merkezinde konumlanan Rayiha Baharat Müzesi; Türkiye’de henüz benzeri olmayan, dünyada ise benzerleri içinde zirveye aday yapılardan. Rayiha bir müze olarak tanımlansa da aslında 3 önemli birimden oluşan entegre bir üretim, deneyim ve sergi merkezi. Kompleksin birinci katı, 150’ye yakın baharatı dokunarak, koklayarak ve görmediğiniz safhalarına, tarihine mitlerine tanık olarak gezebileceğiniz bir müze, buna ek olarak, meraklıları ve profesyoneller için bir AR-GE laboratuvarı, bitkilerin yetiştirildiği hobi bahçeli, bu bitkilerle elde edilen hediyelik ürünlerin, pasta ve içeceklerin sunulduğu Aktar kafeli, temalı odalarıyla şık bir misafirhane ve 3. katında bir deneyim restoranı bulunuyor.

PEYNİRİN UYANIŞI: UDMA

Gaziantep’in Şahinbey ilçesine bağlı Kozluca Mahallesi’ndeki 14. yüzyılda yapılan Eski Hamam’ın restorasyonu sonucu hizmete açılan Udma Peynir Müzesi ziyaretçilerini kendine hayran bırakıyor. Müzenin ismi, ilk Türkçe sözlük niteliği taşıyan Dîvânu Lugâti’t-Türk’te peynirin ilk defa ‘Udma’ kelimesiyle kullanılmasından geliyor. Müzede, Antep peynirinin üretim süreci uygulamalı olarak adeta bir görsel şov ile anlatılıyor. Coğrafi tescilli Antep peynirinin dünyaya tanıtılması için uğraşlar veren Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, şehrin sahip olduğu gastronomik değerlerin sürdürülebilirliği için çalışıyor. UDMA Peynir Müzesi ve Restoran 3 bölümden oluşuyor. Müze, restoran ve market bölümleri olan UDMA’nın restoran bölümü, taze, doğal ve yerel malzemelerden oluşan benzersiz bir kahvaltı ve yöresel lezzetler menüsüyle misafirlerine keyifli bir deneyim sunuyor.



Source link

spot_img

benzer haberler

spot_img