Gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür

spot_img


Profesör İlber Ortaylı su savaşlarını konu aldığı yazısında, Türkiye’nin enflasyon pahasına barajlarla sulama imkânı kazandırdığı Fırat Havzası‘nın daha verimli kullanılması için önerilerde bulundu. Özetle şunları yazdı:

1- Yakın gelecekte stratejik açıdan daha hayati konuma gelecek, çöllere komşu bu vahada yabancılara toprak satışına izin verilmemeli.

2- Burada boşalan köylere Uygur bölgesinin çalışkan çiftçilerinin ve hayvancılık konusunda uzman Kırgızlar davet edilmeli.

Gayet mantıklı. Çünkü davet dolup taşan şehirlerimize değil, iç göç nedeniyle ıssızlaşan verimli topraklarımıza. “Tarım yapacağım, çiftçilikle uğraşacağım, üreteceğim” taahhüdünde bulunan nitelikli iş gücü buyursun gelsin. Yıllardır öyle böyle para yatırmadığımız GAP’ın hakkını versin. Bölgenin ekonomisi canlansın.

Ortaylı üç yıl önce Sebep Sonuç’ta yaptığımız röportajda da benzer önerilerde bulunmuştu. “Yabancılar defolsun” kampanyasına çoğunluğun destek verdiği o günlerde “Türkiye’nin Afgan çiftçilere ihtiyacı var” demişti.

Gariptir, o zaman Ortaylı’yı “faşistler” hedef tahtasına oturtmuştu. Ulusalcı basında “A Haber’e çıktığı için böyle konuşuyor” diye haberler yapılmıştı. Şimdi ise benzer sözlerinden ötürü “faşistlikle” itham ediliyor.

Yeni Çözüm Süreci’nin yarattığı atmosferden olsa gerek.

Anlıyorum ama “Mezopotamya’yı Kürtsüzleştirmeye çalışıyorlar” diyerek ‘büyük oyunu’ deşifre edenlerin elini tutan mı var?

Dertleri demografiyse onlar da varsa Suriye’deki Kürt çiftlere çağrı yapsınlar mesela.

Gerçi bu sefer de YPG’nin Suriye’deki gücü zayıflar değil mi?

İyi de “Yatırım yapılan tarım alanları hızla boşalırken istiap haddini aşan şehirlerimizi kim besleyecek” sorusu fil gibi şuracıkta duruyor.

Cevap, “Orada bir köy var uzakta, gitmesek de dönmesek de o köy bizim köyümüzdür, Afgan’ı, Uygur’u, Kırgız’ı nereden çıktı” demek mi?

Neyse, İHA’nın dün geçtiği bir haberle bitirelim:

“Tunceli’de küçükbaş hayvancılıkla uğraşan Mürsel Bulut: ‘Geçen sene çoban fiyatı 70 bin TL iken bu yıl 130 bin TL’ye çıktı. Çoban bulamıyoruz.'”

***

GAME OF THRONES ÖN GÖSTERİM

Ülkenin iktidarına talip olan ana muhalefetteki rant kavgası ülkenin en büyük yolsuzluk operasyonlarından birinin fitilini ateşledi.

Düne kadar beraber iş tutanların şikayetlerini, itiraflarını görüyorsunuz.

2 yıl önce kurtarıcı muamelesi çektikleri, oy vermeyene “ahmak” dedikleri Kemal Bey’e “Saray’ın ajanı” diyorlar. Daha ötesi var mı?

Kazara daha geniş kaynakları yönetme makamına gelmeleri halinde ortaya çıkacak tabloyu düşünebiliyor musunuz? Muhalefetin rantıyla gözü kör olanların iktidar tahtındaki kavgasını hayal edin.

Zorlanıyorsanız, 90’lardaki gazete manşetlerine göz atabilirsiniz.

***

PARDON?

“İstanbullulara bir müjdem var. Uzun süredir üzerinde çalıştığımız bir düzenlemeyi İBB olarak hayata geçirdik. Çatı katları artık bağımsız birim olarak kullanılabilecek, imar artışı olmadan belli tasarım ilkelerine uyarak yapılacak düzenleme kentsel dönüşüme hız katacak.”

(Yolsuzluk davasından tutuklu bulunan ve hakkındaki iddialar karşısında susma hakkını kullanan Ekrem İmamoğlu)

***

ALLAH RAZI OLSUN

Daracık koltuklarda yolcularının suyunu çıkartarak yükselişe geçen, kâr rekorları kıran malum havayolu şirketleri kara kara düşünmeye başlamışlardır.

Zira Ulaştırma ve Altyapı Bakanı tüm havayolu işletmelerine, uçuş süresince her yolcuya bir yudum içme suyunun ücretsiz olarak verilmesini zorunlu hale getirdi.

En az 200 ml.

Hele ki hava yağmurluysa ilaç gibi gelir yolculara.

Tuvaletleri ücretli yapmasalar bari.



Source link

spot_img

benzer haberler

spot_img