Gitmeyi öğrenmeden kalmak olmaz – Pazar Sabah Haberleri

spot_img


“Bazen birini bırakmak, onu terk etmek değil, kendini kaybetmemek için attığın en doğru adımdır.” Hayat, bize çoğu zaman kalmayı öğretir ama gitmeyi asla öğretmez. Küçüklüğümüzden beri “sadakat” yüceltilir, “ayrılık” ise korkulacak bir şey gibi anlatılır. Oysa bazen kalmak, sevgiden değil korkudan olur. Korkudan; yalnız kalmaktan, yanlış anlaşılmaktan, pişman olmaktan… Ama bilmezsin ki, korkudan kalan, bir gün sevgisini de kaybeder. Bir ilişkiyi sürdürmek bazen iki insanın aynı çabayı göstermesiyle değil, birinin kendini unutarak sürüklenmesiyle devam eder. Oysa sevgi, kendini feda etmek değildir; birlikte büyümektir. Eğer bir ilişkide sürekli veren sensen, eğer sesini kısmak zorundaysan, eğer gülümsemenin arkasında bir yorgunluk gizleniyorsa belki de artık kalmak değil, gitmeyi öğrenme vaktidir. Gitmek, bencillik değildir. Bazen en büyük sevgi, gitmeyi bilmekte saklıdır. Çünkü gitmek, yalnızca bir kapıyı kapatmak değil; kalbinde kapanan bir döngüyü tamamlamaktır. Kalmak kolaydır; alışırsın, beklersin, umut edersin. Gitmek ise cesaret ister. Cesaret, yalnız kalmaya, sessizliğe, bilinmeze adım atmaya… Ama gitmeyi bilen insan, aslında kalbini korumayı öğrenmiştir. Birini suçlamadan, kendini savunmadan, sadece yüreğinin “artık yeter” diyen kısmını dinleyerek yürümeyi öğrenmiştir. Bazen bir ilişki, bitmez. Ama senin içinde o ilişkiye dair bir şey ölür. Artık aynı gözlerle bakamazsın, aynı heyecanla sarılamazsın. Çünkü sevgi, nefes almak gibidir. Tıkandığında, artık yaşatmaz. Belki de bu yüzden gitmek, bitirmek değildir. Gitmek, kendine dönmektir. Ve bazen birini sevmek, onunla kalmak değil, ondan uzaklaşabilmeyi bilmektir.


KALMAK RUHU ESİR ALIR

İnsan çoğu zaman gidemediği için değil, gidemediğini sandığı için kalır. Zihninde, “Onsuz yapamam” cümlesi dönüp durur. Ama gerçekte yapamadığın şey onsuz yaşamak değil; onsuz kim olduğunu bilememek, onsuz neye tutunacağını kestirememektir. Bir ilişkiden kopamamanın nedeni bazen sevgi değildir; alışkanlıktır, bağımlılıktır, suçluluktur, hatta bazen merhamet. “Ya o bensiz ne yapar?” diye düşünürsün. Ama asıl soru şudur: “Ya ben, kendimle ne yapacağım?” Gitmek cesaret ister çünkü insan kendi boşluğuyla yüzleşmek zorunda kalır. Bir başkasına sığınarak unuttuğun duygular, yalnız kaldığında kapını çalar. Ve o zaman anlarsın ki, çoğu ilişkide sevdiğin şey karşındaki kişi değil, senin onun yanında hissettiğin “tamlık” duygusudur. Fakat hiçbir insan, seni senin kadar tamamlayamaz.

Çünkü eksik olduğun yeri ancak sen fark edip iyileştirebilirsin. Bir başkası sadece orayı geçici olarak unutturur. Çoğumuz sevgiyi “birlikte olmak” zannederiz. Oysa bazen gerçek sevgi, “ayrılabilmek”tir. Çünkü ayrılmak, sadece fiziksel değil; enerjisel bir bağın çözülmesidir. Birine ayrılmana rağmen sürekli düşüncelerinde yer veriyorsan, o hâlâ hayatının merkezindedir. Ve merkezinde hâlâ bir başkası varsa, sen orada yoksundur. Oysa kalmak, bazen ruhu esir eder. Gitmek ise ruhu özgür bırakır. Ama bunun için önce, suçlulukla vedalaşmak gerekir. Çünkü bize hep kalmanın erdem, gitmenin yanlış olduğu öğretildi. Oysa bazı yolları yürümemek, kendine sadakattir. Bazı kapıları kapatmak, kalbini korumaktır. Kendine şunu sorman gerekir: “Bu ilişkide ben büyüyor muyum, yoksa tükeniyor muyum?” Çünkü sevgi seni genişletiyorsa gerçektir; daraltıyorsa, artık sevgiden çok alışkanlıktır.


SEVGİ ASLINDA ÖZGÜR BIRAKABİLMEKTİR

Hayat, bize hep “birlikte olmayı” öğretir, ama “vedalaşmayı” öğretmez. Oysa bazı vedalar, ayrılık değil; dönüştür. Bir kapı kapanırken, aslında yeni bir sen doğar. Yıllarca birine tutunarak ayakta kaldığını sanırsın, ama bir gün ellerin boş kalır ve o an fark edersin: Aslında seni ayakta tutan, kendi iç gücündür. Sevgi, birine bağlanmak değil; birini özgür bırakabilmektir. Çünkü gerçek sevgi, mülkiyet duygusundan değil, özgürlükten doğar. Birini seviyorsan, onu kontrol etmek istemezsin; sadece onun yanında, kendi varlığını unutmadan var olursun. Bazen gitmek, karşındakini cezalandırmak değildir; onu, kendi yoluna bırakmaktır. Çünkü herkes kendi zamanında olgunlaşır, kendi sınavını kendi yürüyüşünde verir. Sen onun yoluna fazla karışırsan, hem onun öğrenmesini engellersin, hem kendi yolundan saparsın. Kimi gitmeler sessizdir ama yankısı yıllarca sürer. Çünkü bazen bir adım, bir ömür boyu sürecek bir özgürleşmenin başlangıcı olur. Ve o gün geldiğinde, artık suçluluk değil, şükran hissedersin. “İyi ki gittim.” Çünkü gitmeseydin, kendini hiç bulamayacaktın. Gitmek, bir son değil; bir niyettir. Kendine dönme, kendi iç sesini yeniden duyma niyetidir. Ve her bitiş, aslında yeni bir başlangıcın kapısıdır. O yüzden kalbine şu cümleyi fısılda: “Ben gitmeyi değil, kendime dönmeyi seçiyorum.” Yol uzun, kalp ince bir sırdır. Bazıları sana nasıl seveceğini bazıları ise nasıl vazgeçeceğini öğretir. Ama her biri, seni sen yapar. Çünkü bu yol, kimseye değil, kendine varma yoludur.



Source link

spot_img

benzer haberler

spot_img