Güçlü Türkiye ‘Coğrafya’ için kaderdir

spot_img


İbn Haldûn‘un ‘coğrafya kaderdir’ sözü son 5 yıldır dünyanın dört bir yanında tırmanan jeopolitik gerginlikler ve çatışmalar nedeniyle yeniden sık tekrarlanır oldu. Osmanlı İmparatorluğu döneminde barış ve huzur içinde yaşayan Orta Doğu, ardı ardına isyanlar, Osmanlı’yı parçalamak isteyen devletler ile işbirlikleri, Osmanlı Ordusu’nun yedi düvelde savaşmak zorunda kalması ve toprak kayıplarımız ile birlikte bir ‘ateş çemberi’nin içine düştü. ‘İsrail’ diye bir devlet öncelikle Birleşik Krallık ve ABD’nin desteğiyle kuruldu. İsrailli paramiliter grupların terör eylemleri ile Filistinliler kayıplara uğramaya başladılar. İsrail-Arap Savaşları İsrail’in genişlemesini ve Filistin topraklarını işgal etme hedefini durduramadı. Bugün hala 1967 sınırları temelinde ve başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin Devleti’nin tanınması ve Birleşmiş Milletler’e bir devlet olarak üye olması için yoğun çaba sarf ediliyor.

1960’ların, 70’lerin Arap dünyasında, ABD’den çok, Sovyetler Birliği’ne daha sempati ile bakan ve işbirliğini yoğunlaştıran liderler söz konusuydu. Bu nedenle, Filistin meselesine Arap dünyasından daha fazla sahip çıkılmaktaydı. 1980’lerle birlikte Arap dünyasındaki bu anlayış dağı(tı) ldı. Liderler ya suikasta kurban gittiler ya da batı dünyası ile daha fazla temas içerisinde olmaya zorlandılar veya teşvik edildiler. Bu noktadan itibaren, İsrail’in Orta Doğu‘daki varlığına ve işgalci politikalarına Arap dünyasından daha cılız ses çıkmaya başladı. Erbakan ve Ecevit, Kıbrıs Barış Harekatı‘na imza atmış iki lider, Filistin Davasına da en fazla sahip çıkan siyasetçilerimizdi. Ancak, Türkiye’nin dünya ekonomisi ve siyasetindeki ağırlığı, Ordumuzun kabiliyetleri Orta Doğu’da süregelen kargaşa ve insanlık trajedisinin sonlandırılmasına yetmemekteydi.

Ta ki, Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın güçlü ve kararlı liderliğine kadar. 2005’den bu yana, küresel ekonomi-politik sistemi manipüle eden, kendi kurdukları küresel düzene kendi elleriyle zarar veren ve ‘şımarttıkları’, ‘besledikleri’ İsrail’in işlediği insanlık suçlarını kendi elleriyle ‘soykırım’ düzeyine kadar getiren kimi batı başkentlerinin sebep oldukları ‘adaletsizliğe’, kibre, vurdumduymazlığa karşı en yüksek perdeden çağrıda bulunan Cumhurbaşkanımız Erdoğan’dı. 2013’den bu yana ‘Dünya 5’ten Büyüktür’ şiarıyla, uluslararası ekonomi-politik sistemin tarihi bir dönüşüm ve reforma ihtiyaç duyduğunu aralıksız, güçlü bir kararlılıkla dile getiren Cumhurbaşkanımız, bugün BM, G20 gibi küresel platformlarda büyük bir saygıyla ‘çekim merkezi’ olmaktalar. Dünya siyasetinin en kıdemli liderleri arasında müstesna bir konumu olan Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın kişiliğinde, Türkiye’nin uluslararası alanda kazandığı saygınlık ve ağırlık, barışa giden yolda Ülkemizin çok önemli görevler üstlenmesini de sağlamakta.

Yükselen E7 ekonomilerinin istisnasız Türkiye ile ekonomik, ticari, siyasi ve askeri işbirliğini derinleştirmek adına stratejik işbirliği ve geniş kapsamlı ortak proje adımlarını hızlandırdıkları bir konjonktürde, Cumhurbaşkanımızın ‘Güçlü Türkiye’ algısını perçinleyen adil, güçlü ve kararlı duruşu, tüm uluslararası toplantılarda verdiği ve vereceği mesajların uluslararası kamuoyu tarafından büyük bir merakla takip edilmesine sebep olmakta. Bu nedenle, Cumhurbaşkanımızın vizyoner liderliğinde, 20 yıldır aralıksız savunma, güvenlik, enerji ve dijital teknolojiler alanında atılan dev adımlar, Türk Ordusu’nu dünyanın en güçlü orduları arasına taşıyan imkan ve kabiliyetlerimiz, ‘Güçlü Türkiye’nin kendi coğrafyasına, mazlumlara sahip çıkmasını, hesap sormasını, sahada ve masada güçlü bir diplomatik süreç yönetmesini sağlamakta. Evet, coğrafya bir kaderdir. Ama, bazen bir devlet kendi coğrafyasının da kaderini değiştirebilir. Nasıl ki, Cumhurbaşkanımız gibi güçlü ve kararlı bir liderle Türkiye, Avrasya’nın kaderini değiştiren bir ‘oyun kurucu’ rolü üstlenmişse. ‘Türkiye Yüzyılı’ Vizyonunun özü de budur.



Source link

spot_img

benzer haberler

spot_img