Gündemi depremle mi değiştiriyorlar? – YÜKSEL AYTUĞ

spot_img


Komplo teorilerinin peşinde koşan biri değilim ama bildiğim tek bir şey var: Bu İsrail’den her şey beklenir!

Daha önce bir kaç kez kaleme aldığım gibi ülkemizde bu kadar sık ve yıkıcı felaketler yaşanması benim için artık “doğal nedenlerle” açıklanacak sınırları çoktan aştı. Yangın bitiyor, sel başlıyor, derken nöbeti (!) deprem fırtınası alıyor…

Dikkatimi çeken asıl özellik ise bu felaketlerin “azıcık kafamızı kaldırdığımız, saygı kazandığımız, siyasi, diplomatik ve ekonomik edinimler elde ettiğimiz günlere” denk gelmesi. Bunu sadece “tesadüfle” açıklamak büyük bir saflık olur kanaatindeyim. 11 ilimizi yıkan Asrın Felaketi‘nin, yerli ve milli sanayi hamlesinin en parlak günlerine denk gelmesi ne kadar “doğal” ise orman yangınları ve yeni deprem fırtınasının da Terörsüz Türkiye girişimine rastlaması o kadar doğaldır.

Dejavu yaşar gibi yine aynı şey oldu. Perşembe günü saat 15.00’e kadar hepimiz SUMUD filosunun büyük insanlık zaferini ekran başında takip ediyorduk. Ancak şiddetli deprem ile birlikte Gazze hemen haber kanallarının ve dolayısıyla halkın gündeminden çıkıverdi.

Sizi bilmem ama benim gazetecilik hislerim kulağıma kötü şeyler fısıldıyor…


Film gibi hayatlar

Muharrem Akduman dostum bu hafta da Star‘daki Bir Şansım Olsa programından değme macera filmlerine taş çıkartacak hikayeyi derlemiş: “Damat adayı ‘Beni barıştırın’ diye gelmiş ama kızı istemeye gittiğinde bir demet papatya götürmüş. Gelin görün ki kızın babasının papatyaya alerjisi varmış. Adamcağız bir anda tıkanıvermiş. Damat da panikle ona sarılınca birlikte merdivenlerden yuvarlanmışlar. Adamın kafasında 2 dikiş, damadın da ayağı kırılmış. Bilahare restoranda garsonun eline dokunmuş, kızgın yağ, kızın üstüne dökülmüş. Arabasını kızın evinin karşısına park etmiş, yokuş bir cadde imiş. Arabada kayınpeder, kaynana ve baldızı varmış. Araç kendiliğinden hareket etmiş ve yokuş aşağı birkaç arabayı parçalamış. İçindeki herkes yaralanmış. Kız, tekerlekli sandalyede gelmişti buluşmaya. Bir de hâlâ ‘Seviyorum’ demez mi? Baldız getirmiş iterek onu ama o da bırakıp kaçıverdi. Giderken de ablasına ‘Evlen de hepimiz kurtulalım’ dedi…”

Gerçekse müthiş. Yok eğer kurguysa da yazana helâl olsun.


Gedelli’den Gazze’ye

TRT 1’in ilgiyle izlenen dizisi Gönüldağı bu akşam çok özel bir bölüm ile izleyenlerinin karşısında olacak.

Kasabanın tatlı delisi Divane, kâğıttan yaptığı kayığı dereye koyup yüzdürmeye çalışıyor ve “Nereye gönderiyorsun bu kayığı?” diye soranlara

“Gazze’ye, masumlara, çaresizlere, açlıktan ölenlere ve çocuklara göndereceğim” diyor. “Kâğıttan yaptığın kayık ıslanır, oraya nasıl gidecek?” sorusuna Divane’nin verdiği yanıt ise çok anlamlı:

“Niye gitmesin? Duadır bu, yakarıştır, içimdeki acıdır, her gece başımı yastığa koyduğumda içime çöken hüzündür, hazandır, yaradır, ateştir bu… Neden gitmesin?”


Haftanın şiiri

SERAP

Korkuyorum senin

Bir serap olmandan

Tam dokunacakken

Ansızın kaybolmandan

Bir rüya gibi seni

Her gün hayra yoruyorum

“Ne yaptım da hak ettim?”

Diye kendime soruyorum

Ben yaprak olayım, sen rüzgar

Savur beni yakınlarına

Ben bağ olayım, sen üzüm

Sevdalanayım salkımlarına

Ben deniz olayım, sen sahil

Dalgalarım buse dudaklarına

Sen bir avcı ol, ben ceylan

Hep düşeyim tuzaklarına

Yüksel Aytuğ – Aşk Tedavülden

Kalkmadan – 2005


Gaf kürsüsü

Muharrem Akduman dostumdan yine kaçmamış: Ülke TV’de Nevşehirli değirmenci kadın “Buranın suyu Tuna nehrinden geliyor” diyor, muhabir de susup dinliyor. Pes…


Zap’tiye

Hükümet suçlu, polis suçlu, savcı suçlu, hakim suçlu, MASAK suçlu, ihbarcı suçlu, tanık suçlu… Bir tek hırsız suçsuz!

Ne demiş?

“Sen seksi bırakmış olamazsın. Çünkü seni ne zaman görsem benim aklıma seks geliyor.” (Hülya Avşar’dan Okan Bayülgen’e)



Source link

spot_img

benzer haberler

spot_img