1969’da kurulmuş olan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) bugün 57 üye ülke ile dünya ekonomisi ve siyasetinde güçlü ‘birliktelik’ oluşturmakta. Türkiye geçtiğimiz Cuma gününden itibaren İİT açısından tarihi toplantılara ev sahipliği yaptı. Cumhurbaşkanımız 2 milyar ile dünya nüfusunun yüzde 25‘ini oluşturan İslam Alemi’nin en temel sorununun imkansızlık değil, esas ‘vahdet’, ‘bir ve beraber’ hareket etmek olduğunu vurgulayarak, artık İslam Dünyasının ‘tek kutup’ olma zamanının geldiğinin altını çizdi. Cumhurbaşkanımız Erdoğan ‘vahdet’ olmadan ‘rahmet’ olmayacağını hatırlatarak, küresel enerji rezervlerinin yüzde 70‘ini elinde bulunduran, ortalama yaşı 26-28 aralığında genç nüfusu ile büyük bir ekonomik potansiyeli temsil eden İslam Dünyası adına artık ‘stratejik kutup’ olma hamlesini gerçekleşme anının geldiği çağrısında da bulundu.
Bu tarihi adım için şu gerçeklerle yüzleşmemiz gerekiyor. Parçalı siyasi yapı, özellikle küresel karanlık yapılar tarafından ‘siyasi fay hattı’na dönüştürülmeye çalışılan mezhepsel ve etnik ayrılıklar için, Cumhurbaşkanımız Erdoğan, bunların hepsinin kıymetli ve anlamlı olduğunu, bizi biz yapan önemli hasletler olduğunu: ama İslam Dünyasının bu kimliklerden öte, önce Müslüman olduğumuzu unutmaması gerektiğini belirtiyor. Bu nedenle, birlik ve beraberliği ‘stratejik kutup’ noktasına taşımak adına, İİT çatısı altında ortak karar alma mekanizmalarının güçlendirilmesi gerekmekte. Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın güçlü, kararlı ve vizyoner liderliği İslam Dünyası içerisinde ‘yumuşak güç’ unsurlarının zenginleştirilmesi için etkili bir yol haritasının oluşturulması adına bir şanstır. Bu nedenle, ekonomik ve ticari entegrasyonu da derinleştirmek adına, İİT ülkelerinin ticaretinin yüzde 80’den fazlasını batı eksenli ülkelerle gerçekleştiği gerçeğinden hareket ile, aramızdaki ticareti yüzde 40‘a, ikiye katlamak da stratejik bir değer ifade edecektir.
İslam Dünyasının ‘stratejik kutup’ boyutunda, küresel ekonomi-politikte bir güç merkezine dönüşmesinin bir diğer vazgeçilmez sacayağı ise teknoloji ve üretimde derin işbirliğidir. Dünya ekonomisinde 9 trilyon dolar düzeyinde GSYH üreten İİT ülkelerinin küresel GSYH’daki paylarını ilk etapta yüzde 10’dan 15’e taşımaları elzemdir. Bu nedenle, enerji, sanayi, havacılık ve uzay, dijitalleşme alanlarında teknolojik işbirliğini zenginleştirmek ve mevcut doğal kaynaklarından daha yüksek katma değer üretecek ortak yatırımlara öncelik vermek ivedi bir başlıktır. İslam Dünyasında ekonomik dayanışmanın kurumsallaşması adına ortak fonlar oluşturulması, İslam Kalkınma Bankası‘nın ödenmiş sermaye büyüklüğünü 20 milyar dolara, toplam finansman gücünü 100 milyar dolara yükseltmek, ek kalkınma ve yatırım bankalarının kurulmasına ve yeni ticaret bölgeleri oluşturulmasına destek olmak büyük önem arz etmektedir. İslam Kalkınma Bankası’nın etki alanı genişletilmelidir.
Dijital ekonomi alanında İTT ülkeleri arasında işbirliğini derinleştirecek bir yapının tam anlamıyla hayata geçirilmesi için adımlar, ortak yeşil teknoloji fonu ve karbon ticaret pazarı yaklaşımlarına yönelik çalışmalar hızlandırılmalı; küresel gıda güvenliği, su paylaşımı ve afet dayanıklılığı gibi alanlarda İslam Dünyasının etkisini güçlendirmek adına bölgesel merkezler oluşturulmalıdır. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığımızın becerileri ve dezenformasyonla mücadeledeki başarıları dikkate alınarak, bir İslam Dünyası Medya Ajansı oluşturulması, İslam Dünyasının etkin tanıtımını ve dezenformasyonla topyekun mücadeleyi İİT ülkelerinin tümüne yaymak da anlamlı olacaktır. İslam Dünyası için artık sadece ‘birlik’ değil, esas ‘stratejik kutup’ ve ‘küresel güç merkezi’ olma zamanıdır.


















