İsrail’in saldırıları sonrası İran’da gerçekleşen internet kesintileri, sosyal medyada uygulanan sansür ve WhatsApp gibi ‘uçtan uca şifreli’ olduğu öne sürülen küresel haberleşme uygulamaları tartışma konusu halinde geldi. ABD Temsilciler Meclisi’nin üyeleri ve çalışanlarının WhatsApp kullanımının yasaklanması bu tartışmaları daha da alevlendirdi. Biz de, sosyal medya uygulamaları ile savaş arasında bağı masaya yatırdık. İletişim Uzmanı Ufuk Karakullukcu, savaş durumunda Instagram ve WhatsApp gibi platformların aleyhimizde nasıl kullanılabileceğini anlattı. Karakullukcu, “Hangi görüntü servis edilecek, hangi hashtag trend olacak… Bunların hepsi birkaç yabancı merkezin elinde. Gazze’de her cihazın konum verisini elinde tutan şirketler bu verileri İsrail’e aktarıyor. Uygumalar üzerinden tüm iletişimi takip edip gerekli verileri istedikleri amaçlar için kullanıyorlar” ifadelerini kullandı. Orta Doğu’da yaşanan savaş atmosferi tüm dünyada etkisini gösterirken yerli haberleşme ve sosyal medya uygulamalarının önemi de bir kez daha gündeme geldi. Son olarak geçtiğimiz günlerde ABD Senatosu, Meclis üyelerinin ve çalışanlarının WhatsApp kullanımını güvenlik gerekçesiyle yasakladı. İletişim Uzmanı Ufuk Karakullukcu, her gün kullandığımız sosyal medya uygulamalarının potansiyel tehlikesini açıkladı.

INSTAGRAM VERİ İLETİYOR, İSRAİL VURUYOR
“Instagram’ın ve Facebook’un sahibi olan üst şirket Meta’nın veri ile nasıl oyun oynadığını Cambridge Analytica davasında açıkça gördük. O dönem seçimleri etkilemek için verileri kullandılar şimdi de savaşı etkilemek için kullanıyorlar. Gazze’de her cihazın konum verisini elinde tutan şirketler bu verileri İsrail’e aktarıyor. Uygulamalar üzerinden tüm iletişimi takip edip gerekli verileri istedikleri amaçlar için kullanıyor ya da kullandırtıyor.”

SAHADA DEĞİL, DİJİTALDE DE SAVAŞ DEVAM EDİYOR
İsrail’in İran’a yönelik saldırılarına ABD’nin de açıktan katılımıyla gerilimin her geçen gün arttığını ifade eden Karakullukcu, “Artık savaşlar sadece roketler, uçaklar, İHA’lar, SİHA’lar ve askeri güçle gerçekleşmiyor. Savaşlar saha ile eşgüdümlü olarak aynı zamanda ekranlarımızda, haber akışlarımızda, sosyal medyada; yani dijital mecralarda da tüm şiddetiyle yönetiliyor. Bu yüzden dijital vatan için yerli ve milli sosyal medya şart” dedi.

SAVAŞIN ANA UNSURU: BIG DATA
Sosyal medya ve bilişim teknolojilerinin sadece savaşın yansıtıldığı alan olmadığını; bizzat savaşın kendisi olduğunu belirten Karakullukcu, “Big data ile veri işleme işlemleri savaşın ana unsurları. Algoritma sahipleri veri madenciliği ile devasa dijital verilerinden işlerini yarayanları eleyip savaş araçları olarak kullanıyor. Ses, görüntü, metin, lokasyon gibi yüzlerce veri savaş stratejileri için ciddi bir kaynak oluşturuyor. Dolayısıyla veriyi elinde bulundan savaşın yönlendiricisi konumuna erişiyor” diyor.

OYUNU KENDİ SAHAMIZDA OYNAMALIYIZ
“Türkiye’nin geliştirdiği BIP, Yaay gibi uygulamalar artık ‘yerli alternatif’ olmanın ötesinde stratejik araçlardır. Çünkü bu uygulamalar; verilerin Türkiye’de kalmasını sağlar, algoritmaların Türk toplumunun değerleriyle uyumlu işlemesini mümkün kılar, kriz anlarında vatandaşların güvenli iletişim kurmasına imkân verir, küresel manipülasyona karşı dijital bir koruma kalkanı oluşturur. Elbette bu uygulamaların hem kullanıcı deneyimi hem de yazılım kapasitesi sürekli geliştirilip güncellenmeli. Hatta daha fazla uygulama türü geliştirilmesi gerekiyor. Bunun içinse bu alana daha büyük yatırım kapasitesi oluşturulması gerekiyor. Ama asıl mesele şu: Biz bu uygulamaları kullanmazsak, kimse bizim için bağımsız bir dijital gelecek inşa edemez. Biz bu oyunu ancak kendi sahamızda, kendi kodlarımızla, kendi verimizle oynarsak kazanabiliriz.”

NEYİN TREND OLACAĞI BİRKAÇ MERKEZİN ELİNDE
“Bu savaş hangi tarafın algoritmasına, hangi tarafın manipülasyonuna göre şekilleniyor?” sorusunun sorulması gerektiğini kaydeden Karakullukcu, “Bugün İsrail ile İran arasındaki savaşın aparatları sadece askeri değil aynı zamanda dijital. X (Twitter), Instagram, Facebook gibi uluslararası platformlarda manipülasyon, bot hesaplar ve yönlendirilmiş gündemler sıradan hale geldi. Algılar, gerçeklerden daha güçlü hale getiriliyor. Hangi görüntü servis edilecek, hangi hashtag trend olacak, neyin görünür neyin görünmez olacağı… Bunların hepsi birkaç yabancı merkezin, birkaç kod satırının elinde” şeklinde konuştu.

YERLİ SOSYAL MEDYA BİR BEKA MESELESİDİR
Bölgenin merkezinde yer alan Türkiye için yerli ve milli sosyal medya uygulamalarının ‘beka meselesi’ olduğuna dikkat çeken Karakullukcu, “Nasıl Mavi Vatan’ı korumak için önlemler alıyorsak Dijital Vatan’ı da korumak için önlemler almalıyız. Yerli ve milli savunma sanayini nasıl şaha kaldırdıysak yerli ve milli dijital teknolojileri de şaha kaldırmalıyız. İsrail-İran savaşı bir kez da gösterdi ki verilerimizin ve iletişimimizin kontrolünü başkalarına teslim etmek, sadece mahremiyetimizi değil, ulusal güvenliğimizi de riske atmak anlamına gelir” dedi.
SAVAŞTA UÇTAN UCA ŞİFRELEME RAFA KALKAR
Karakullukcu, “Düşünün, elinizde tuttuğunuz telefondaki kamera görüntüsü, WhatsApp’ta yazdığınız her bir harf, sosyal medyada paylaştığınız her bir fotoğraf, algoritmaları elinde tutanların kontrolünde. Bulunduğunuz yerin tam konumu, hatta bir binadaysanız kaçıncı katta olabileceğiniz, uygulama ve cihaz geliştiricilerinin elinde. Kaçtığınızı ya da koştuğunuzu düşünün. Olası rotanız ve hızınız da onların elinde. Yani çıkarlar çatıştığında ya da bir savaş ortamında uçtan uca şifreleme de yasal zorunluluklar da rafa kalkabiliyor. Durum böyle olunca bazı görüntülerin nasıl trend olduğunu, algıların nasıl yönlendirildiğini, üst düzey komutanların yatak odalarında nasıl vurulduğunu anlamak da zor olmuyor” ifadelerini kullandı.


















