Takvimler 18 Eylül 2025’i gösterirken ‘yağmurun başkenti Rize’de gece sağanak yağış başladı. Yaş almış büyükler “Bu sefer farklı yağıyor” diyerek cam kenarlarına yanaştı. Sadece bir insanın bulunduğu noktaya 272 kilogram yağış indi o gece… Sonuç taşkınlar, seller, yıkılan köprüler… Her türlü önlem ivedilikle alındı ama iki yıldır hazırlıkları yapılan Ayder’de düzenlenecek Kaçkar by UTMB organizasyonun akıbeti ne olacaktı? Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın himayesinde, Rize Valiliği’nin koordinasyonuyla yapılacak bu koşu, bölgede merakla bekleniyordu.

SELİ UNUTTURAN YARIŞ
Daha önce Spor Bakanlığı’nda da görev yapan Rize Valisi İhsan Selim Baydaş hemen bir krizi masası kurdu. Her ilçeden durum raporu alırken can kaybı olmadığını öğrenince rahatladı. Köprüler yıkılmış, Kaçkar by UTMB için düzenlenen parkurları sel götürmüş, her yer çamur altındaydı. Meteorolojiden sel riskinin tekrarlamayacağını öğrenen Baydaş, “Ayder’in çocuklarına bu seli, bu yıkımı unutturacağız” dedi. Kriz merkezi, umut merkezine döndü. UTMB (Ultra-Trail du Mont-Blanc) CEO’su Frederic Lenart’e mesaj atıldı:
“Sütlaçlar hazır, fındık da koyalım mı?” Sel felaketinde can kaybı yaşamayan Rize’nin valisi İhsan Selim Baydaş, Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak ile yarışın startını verirken yorgun ama mutluydu.

ONLAR DOĞANIN BEKÇİLERİ
Startta bir grup kız taşıdıkları pankartlarla dikkatimi çekiyor. “Benim güzel yaylam, kirleteceksen hafiften yaylan”, “Çevreni temiz tut ya da evinin yolunu tut,”, “Afiyet olsun, israf olmasın”, “Seyirci kalma, iklimi dostu ol”… Kim peki bu çevre sevdalısı kızlar?
Türker Kadıoğlu: Çayeli Gençlik Spor’un voleybol antrenörüyüm.
Küçük ve yıldız kızlarımızla Kaçkar by UTMB etkinliğine geldik. Hepsi voleybolu çok seviyor. İnşallah buradan Eczacıbaşı’na, Fenerbahçe’ye, Vakıfbank’a sporcular çıkacak zamanla.
Nehir Çakır (12): Bizim ve bölgemizin açısından önemli. Bir hafta önce sel oldu, yollar kapalıydı.
Bunları atlatıp burada Bakanımızla güzel bir hatıramız oldu.
Elis Ecren Kasarcı (14): Liberoyum, gelecekte de idolüm Gizem Örge gibi libero oynamak istiyorum. Bu etkinliğin Rize’de, Kaçkar’da olması bizi çok mutlu etti.
Tuana Karal (14): Voleybol benim hobim. Fen Lisesi’nde okuyorum, çıkışlarda antrenmanlara geliyorum. Voleybol oynarken kendimi iyi hissediyorum.
Melisa Şişman (15): Ben köşe oynuyorum, idolüm Melissa Vargas diyebilirim, adaşım olduğu için. Selde ben evimdeydim ama çok kötü etkilendik.
Sele rağmen böyle bir etkinlik yapılması bizim için çok değerli, herkese teşekkür ediyoruz.

Cansu Sandıkçı (15): Voleybol benim için hayatıma güzellikler katan bir hobi. Pankartlarda belirttiğimiz gibi Ayder’in iklimi çok güzel, insanı farklıdır. Buraya gelen insanlar farklı doğaya zarar vermez ama biri çöpe atarsa onu bakışlarımla uyarmaya çalışırım.
Belinay Demirbaş (Kaptan / 16): Çayeli’nde doğdum büyüdüm, şu an burada olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum.
Voleybola gelirsek bence her çocuğun yapması gereken bir spor.
Vargas benim de idolüm. Olmazsa olmazımız o…
Yağmur Berra Koçal (15): Ben eskiden beri voleybol oynamak istiyordum.
Bir arkadaşım sayesinde başladım, idolüm Zehra Güneş…
Boyum onun kadar uzar mı bilmiyorum.
(Gülüyor) Bu etkinlik takımız için, beraberliğimiz için çok iyi bir şey. Ben ilk kez geliyorum buraya.
Zeynep Yılmaz (12): Sosyalleşmek ve koşu açısından Ayder’de olabilecek güzel bir etkinlik yapılıyor burada. Mevkiim belli değil ama libero oynayabiliyorum.
İdolüm Fenerbahçeli Arina Fedorovtseva…
Yaren Çolak (15): Rize’de doğdum. Geçen hafta selde evdeydim çok etkilenmedim. Buna rağmen etkinliğin yapılması hem sporcular hem yöremiz için çok iyi oldu. Boyum ne kadar mı uzar? 1.80 olurum bence.

SPOR TURİZMİ ÇOK ÖNEMLİ
Rehberimiz Nalan Köseoğlu, Kaçkar by UTMB’de bize en çok yardımcı olan isimdi. Kendisi İstanbul Üniversitesi Arap Dili bölümünden mezunu olarak “Arapça demek Türkçeye de çok iyi hakim olmak demek. Harika bir etimolojik taban sağladı bana. 2014’de Rize’ye döndüm. Çocuk sayısı dört olunca Rize’de daha rahat ederiz diye düşündük. Eskiden sırt çantalı Avrupalı insanlar gelip dağlara, yaylalara çıkardı. Burası çok popülerleşti. Yerel turizm de arttı. Bu bölge çok dikey bir bölge ve dağlık bir bölge olduğu için spor turizmi yapmak isteyenlerin çok ilgisini çekecek ve mutlu olacakları bir yer. Rize’yi Rize yapan diğer bir spor da Rafting. Bu derenin uşakları, 2016’da Japonya’da Dünya Şampiyonu oldu.”

NEFES KESEN O TULUM SESİ
ABD’den Rusya’ya, Almanya’dan Çin’e kadar tam 55 ülkeden bin 500’e yakın sporcu, Kaçkar Dağları’nın el değmemiş doğal güzelliklerini keşfetmek, bir o kadar tehlikeli patikalarına tırmanmak için start çizgisinden bekliyor. Sporcuların ısınmalarına yardımcı olan müzik aniden duruyor. Ayder Yaylası’nda, deniz seviyesinden 1350 metre yükseklikte derin sessizliğe derin gelen bir tını son veriyor. Tulum bu, yaylada çığlıklar alkışlara karışıyor. Herkes tuluma ve arkasından yürüyen Karadeniz kadınlara dikkat kesiliyor. Start sonrası soluğu onların yanında alıyoruz. Birgül Orhan Gelin Çıkarma Yol Havası oynayan sekiz kadından biri. 70 yaşında bir Çamlıhemşinli… “Doğa sporları, doğa yürüyüşleri yapılacak yerleri çok güzel tespit ettiler. Gerçek doğayla iç içe olacaklar. Çok güzel parkurlara yürüyecekler. Biz zaten yıllardır doğanın içindeyiz. Dere tepe düz gider bize. Biz antrenman yapmadan da yürüyebiliriz.”
OĞLUMA 20 DAKİKA FARK ATTIM!
Kaçkar by UTMB’nin ödül töreninde bir isim herkesten daha çok alkış alıyor. Ayşe Kılıç, 63 yaşında… Hiç heyecanlanmadığını söylüyor. 20 kilometre yarışını 3 saat 42 dakikada koşarak 60-64 yaş grubu birincisi oldu… Trabzonlu kendisi ama Ardeşen’e ilk kez gelmiş. Mesleği ev hanımı ve peki koşu nereden çıktı?
Ayşe Kılıç: 15 yıldır koşuyorum. İstanbul’da Maltepe sahilinde yürüyüş yapmaya gidiyordum sürekli. Arkadaşlarım ‘Neden koşmuyorsun’ dediler, herhalde potansiyel gördüler. ‘Neden olmasın’ diyerek başladım. Ofluyum ben, yukarıda hiç yabancılık çekmedim. Keçi gibiyim. İkinci olan rakibime 12 dakika, 45 yaşındaki oğluma 20 dakika taktım! Ben bu coğrafyanın çocuğuyum, o İstanbul’da büyüdü.
– Atilla Kılıç: Annem hepimize ilham kaynağı oldu. Onun sayesinde 40 yaşında sonra koşmaya başladım. İkimiz de MG Atletizm Spor Kulübü’ne kayıtlıyız. Annemden 20 dakika fark yemek benim için utanç verici!
MISIR TABİİ Kİ FAYDALIDIR!
Herkesin sıraya girdiği kazanın başına gidiyorum. Güler yüzlü teyzem, kaynar sudan çıkardığı mısırı bana uzatıyor. “Bunun GDO’suyla oynanmıştır!” diyor. Karadeniz kadını işte, hemen cevabını yapıştırıyor: “Hiç şikayete gelen olmadı!” Faydasını soruyorum, “Böyle soru mu olur, tabii ki faydalıdır. Sporculara spordan sonra yemelerini tavsiye ediyorum” diyor.

SEVDASI İÇİN İSTANBUL’U BIRAKIP RİZE’YE GELDİ
Aşırı oksijen iştahımız açmış olacak ki gözlemeyi görünce soba yanan bu mekana giriyoruz. Ve film senaryolarına taş çıkartacak bir aşk hikayesi dinliyoruz.
– Kimsin, kimlerdensin uşağım?
– Hasan Baş: Samsunluyum, doğma büyüme İstanbulluyum. Eşim ve bizimkilerin hepsi buralı. Evlendikten sonra buraya geldik, üç yıldır Çamlıhemşin’deyiz. Yazın burayı işletiyoruz. Kışın da yatıyoruz. (Gülüyoruz)
– Genelde tam tersi olur. İnsanlar evlenip İstanbul’a gider. Nerede tanıştınız?
– Aysel Baş: Eşimin babasının ikinci evliliğinden eşi Ardeşenliydi. Biz de onların kiracısıydık. Eşim buraya gezmeye gelmişti. Ben de kuzenleriyle arkadaştım. Öyle tanıştık. 12 yıl falan oluyor ve 12 yıl boyunca hiç ayrılmadık. Üç yıldır da evliyiz.

– Siz ne iş yapıyorsunuz?
– Aysel Baş: Felsefe mezunuyum, öğretmenim ama yapmadım hiç. Burada kafe bizim, onunla ilgileniyoruz. Çay, kahve, muhlama, gözleme, yerel ürünlerin satışını yapıyoruz.
– İstanbul’da neden güzel mıhlama yiyemiyoruz?
– Aysel Baş: Peynir uzadığı zaman “Tamam oldu” diyorlar ama bence öyle değil. Önemli olan lezzeti. Yağı önemli, peyniri önemli ve bence yapan kişi de önemli.
– Bir mıhlama tarifi verseniz.
– Aysel Baş: Tereyağı koyuyoruz ve kokusu çıksın diye biraz yakıyoruz. Tek kişilik porsiyon için 2 yemek kaşığı mısır unu koyuyoruz. Rengi biraz koyulaşana kadar onu biraz kavuruyoruz. Dilediğimiz kadar peynirimizi koyuyoruz. Normal kaşar peyniri değil, kolot peyniri kullanıyoruz.
– İstanbul’da var mıdır?
– Hasan Baş: İstanbul’da neyin peyniri olduğu belli değil.
– Aşkınıza tekrar dönersek, neler dersiniz?
– Hasan Baş: İstanbul’da Ardeşen’e gezmeye gelmiştim. Aynı binadaydık. Merdivenlerden inip çıkarken gördük birbirimizi.
– İlk adımı kim attı?
– Aysel Baş: İlk adımı biraz ben attım.
– Hasan Baş: Sekiz koca yıl uzak yaşadık. Ben İstanbul’daydım.
– Aysel Baş: Ben de beş sene okul için Bursa’ya gittim.
O zaman daha rahat ettik. Hafta sonları görüşüyorduk ama yazın dükkan için 3-4 ay buraya geliyordum ben. O zaman hiç görüşemiyorduk.
– Hasan hiç çevrenden “Rize de yaşanır mı?” demediler mi?
– Hasan Baş: Demezler mi ama İstanbul’dan kurtulmak kötü bir şey değil. Mesela başımı yastığa koyduğumda rahat uyuyorum. Abi sen İstanbul’da başını yastığı koyduğunda hemen uykuya dalabiliyor musun? Dalamazsın, sen oksijen solumuyorsun, şunu Ayder havasını içine çeksene.
– Yaptığınız işten memnun musunuz peki?
– Hasan Baş: Memnunum ama kışın işsiz kalmasam daha iyi olur.
– Aysel Baş: Kışın da yazın burada kazandığımız parayı kullanıyoruz.


















