
‘OĞLUMU ÖLÜME GÖNDERDİLER’
Aygün, “Çocuklardan birisi ifadesinde bisikletin frenlerini kontrol ettiğini söylüyor. Fren oradan kontrol edilmez. Fren direksiyondan kontrol edilir. Avukatım gece 00.00’da geldiğinde sadece kendi binamdaki kamera kayıtlarında frenle oynandığını fark ediyor. Biz hastanede yoğun bakım kapısında beklerken oğlumun bisikletini teslim etmeye çalıştılar. Ama herhangi bir tutanak tutulmamış. ‘Bisiklet kazası’ diye geçmişler. Bisiklet kazası bile olsa o frenler kontrol edilmez miydi, düşünülmez miydi? Ben acımı bıraktım, adalet aramaya başladım. Adalet bana gelmeliydi, ben uğraşmamalıydım, acımı yaşamalıydım. Bu olaydan önce Ahmet Minguzzi olayında ben oğlumu uyarmıştım; ‘oğlum bak böyle böyle yapıyorlar’ diye. Bizim başımıza geldi. Kimse demesin ki ‘bizim başımıza gelmez.’ Benim oğlumun başına geldiyse herkese gelir. Oğlumun yaşama hakkını aldılar. Oğlum sadece bisiklet sürmek istemişti. Onların bisikleti yok diye ikinci bisikleti de onlara vermişti. Onlar bisikletin frenlerini koparttılar, oğlumu ölüme gönderdiler” diye konuştu.

‘OKUL BİRİNCİSİYDİ’
Aygün, olay sonrası kamera kayıtlarını avukatının yardımıyla bulduklarını ifade ederek, “Bu kamera kaydı olmasaydı olay kapatılacaktı. Polisler müteahhidi bulamadığını söylüyor. Suça sürüklenen çocuk diye bir şey olduğunu asla kabul etmiyorum. Çocuk benim çocuğumdu. Okula gidiyordu. Bisiklet sürmeye çıkmıştı. Ölümü hak etmemişti benim oğlum. Benim oğlum hasta değildi. Kendiliğinden vefat etmedi. Benim oğlum ölmedi, öldürüldü. 78 gündür dosyamız hala karakolda. Adli sürecin başlanmasını, aydınlatılmasını istiyorum. Bu binayı yapan müteahhitten de şikayetçiyim. Neden benim oğlumun frenlerini çektiler? Kamera kaydında var kontrol etmiyor bilakis çekiyor frenleri çok hızlı bir şekilde. Çok tecrübeli bir şekilde yapıyor. Bir tane çocuğum vardı o da gitti. Ne zorluklarla büyütmüştüm. Okul birincisiydi benim oğlum okuyordu. Yaz tatiline girecekti, takdir almıştı” diyerek gözyaşı döktü.