Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kabine sonrası “internetin ve akıllı cep telefonlarının günlük hayatımızın vazgeçilmezleri haline gelmesiyle sanal kumar ve bahis sorunu da büyümeye başladı. Bugünkü Kabine Toplantımızda Cumhurbaşkanı Yardımcımız Cevdet Yılmaz’ın riyasetinde hazırlanan kapsamlı eylem planını gözden geçirdik. Dijital âlemin kontrolsüzlüğü işimizi zorlaştırsa da sanal kumar ve yasa dışı bahis meselesinin üzerine tüm kapasitemizle gideceğiz. Siyaset üstü bir konu olarak gördüğümüz bu meselede herkesin, toplumun tüm kesimlerinin desteğini bekliyoruz.” şeklindeki çağrısı, kumar bağımlılığına dair verilecek mücadelenin kararlılıkla sürdürüleceğinin bir göstergesidir. Zira kumar; kazanmayı umduran, fakat kazananı ve kaybedeni aslında baştan belli olan bir kurgu ürünüdür. Literatürde “patolojik kumar oynama” olarak anılan kumar bağımlılığı, ciddi bir halk sağlığı sorunu olarak önemli bir mücadele alanıdır. Nitekim Yeşilay‘ın “Türkiye Kumar Raporu”nda kumar bağımlılığının bireysel ve toplumsal zararlarına dikkat çekilirken, bağımlılıktan kurtulmanın destek ve tedavilerle mümkün olduğu vurgulanmıştır.
Bireyi, Aileyi ve Toplumu Hedef Alan Kumar
Türkiye Kumar Raporu’nda kumar bağımlılığının, “kontrol kaybı, suçluluk, utanç, damgalanma korkusu, düşük benlik saygısı ve umutsuzluk” gibi bazı psikolojik sıkıntılara neden olduğunun ve kimi zaman da bu durumun intiharlarla sonuçlanabildiğinin altı çizilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, dünyadaki yetişkin nüfusun yüzde 1,2’si kumar bağımlısıdır. Ayrıca erkeklerin yüzde 11,9’unun ve kadınların yüzde 5,5’inin ise kumara bağlı olarak çeşitli düzeylerde zarar yaşama riskinin olduğu ifade edilmiştir. Kumar bağımlılarının yüzde 20’sinin intihar girişimde bulunduğuna ve bu rakamın diğer bağımlılık türlerine göre oldukça yüksek olduğuna dikkat çekilmektedir. İsveç’te yapılan bir araştırmada, kumar oynama bozukluğu olan kişilerin intihar nedeniyle hayatını kaybetme riskinin, genel nüfusa göre 15 kat daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Japonya’da ise ayakta tedavi gören kumar bağımlılarının yüzde 78,3’ü intiharı düşünmüşken, yüzde 11,7’si intihara teşebbüs etmiştir. İngiltere, kumar bağımlılığından kaynaklı intihar olaylarını mercek altına alarak, 2023-2028 İntihar Önleme Stratejisi’ne kumar bağımlılığını bir risk faktörü olarak eklemiştir. Anlaşılacağı üzere kumardan kaynaklı iflas, birikim kaybı, ekonomik yetersizlik gibi finansal zararlar, neden sonuç ilişkisi içerisinde psikolojik ve toplumsal zararlarla doğrudan ilintilidir. Kumar; aile içi ilişkilerin olumsuz etkilenmesine, aile kurumunun yıpranmasına ve hatta aile bütünlüğünün bozulmasına neden olmaktadır. Nitekim raporda Türkiye’deki boşanmaların yüzde 2’sinin kumar bağımlılığından kaynaklı olduğu ve mahkeme kararlarında kumar nedeniyle ailenin ekonomik dengesini bozan eşin genellikle ağır ve tam kusurlu kabul edildiği ve bu suretle evliliklerin “haysiyetsiz hayat sürme” ve “evlilik birliğinin sarsılması” gerekçeli kararlarıyla sona erdiği ifade edilmiştir. Norveç’te yürütülen bir çalışma da kumar bağımlılarının boşanma oranlarının, genel nüfusa göre yüzde daha fazla olduğunu ortaya koymuştur. Bu sonuçlara göre kumar bağımlılığının bireyi, aileyi ve toplumu ayrı ayrı hedef alan ciddi bir halk sağlığı sorunu olduğu aşikardır.
Kumar Bağımlılığı ile Mücadele Kararlılıkla Sürmeli
The Lancet Halk Sağlığı Kumar Komisyonu raporuna göre dünya genelinde kumar oynama davranışı yıllara sâri olarak anlamlı bir artış göstermiştir. 2000’li yıllarla kumarın kurumsallaşması, kumar endüstrisinin büyümesi ve iletişim teknolojilerinin gelişmesi ile çevrim içi kumar seçeneklerinin artması bu ivmenin başlıca nedenleridir. Nitekim dijitalleşme ile birlikte kumarın klasik kodlardan çıktığı, hızla çeşitlendiği ve erişimin her geçen gün daha da kolaylaştığı görülmektedir. Bu bağlamda COVİD-19 Pandemisi ile başlayan çevrim içi hayat döngüsü hem dünyada hem de Türkiye’de kumar oynama davranışları üzerinde bir artışa neden olmuştur. 2021-2024 yılları arasında Yeşilay Danışmanlık Merkezlerine (YEDAM) gelerek kumar bağımlılığından kurtulmak isteyen 15 bin 624 kişi psikososyal hizmet desteği talebinde bulunmuştur. Bu rakam, tüm bağımlılık türleri içerisinde toplam başvuruların yüzde 28’sine denk gelmektedir. Cinsiyet dağılımına göre kumar oynama oranına bakıldığında ise erkeklerin yüzde 13,4’ünün, kadınların yüzde 6,8’nin kumar oynadığı saptanmıştır. Bu veri göz önünde bulundurulduğunda, kumar bağımlılığı tedavisi için YEDAM’a başvuranların yüzde 97’sinin erkek yüzde 3’nün kadın olması dikkat çekicidir.
Öte yandan Türkiye’de 15 yaş ve üzerindeki her on kişiden biri hayatlarında en az bir kere kumar oynamıştır. Kumar oynayanların yüzde 71’inin 15-24 yaş arasında, yüzde 19’unun ise 25-34 yaş arasında ilk kez kumar oynadığı tespit edilmiştir. Bu sonuç, kumar deneyiminin erken yaşta başladığını ve çevrim içi oyunlarla özellikle gençlerin hedefte olduğunu net bir şekilde göstermektedir. Gelişen teknoloji ile birlikte artık “cep kumarhanelerinin” kurulduğu ve burada dijital tasarımların etkileşim süresini artırıcı ve eldeki tüm parayı tüketmeye yönlendirici bir biçimde dizayn edildiği, bu suretle bireyler üzerinde “tasarım yoluyla bağımlılık” oluşturulduğu gözlenmektedir. Ayrıca kumar endüstrisi, “şans oyunu”, “talih oyunu”, “bahis oyunu” gibi manipülatif bir dil kullanarak tabiri caiz ise umut tacirliği yaparak bir çekim gücü oluşturarak, yaş grubu ve eğitim düzeyi fark etmeksizin toplumun geniş kesimlerini etkisi altına almaktadır.
Türkiye Kumar Raporu, kumarla mücadele kapsamında bütüncül politikalara ve toplumsal iş birliklerine ihtiyaç olduğunu belirterek, kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum kuruluşlarının iş birliğiyle eğitim programlarının genişletilip yaygınlaştırılması, tanıtım ve reklamlara yasal sınırlamalar getirilmesi ve farklı adlarla cazip hale getirilmeye çalışılan tüm faaliyetlerin kumar başlığı altında ortak biçimde değerlendirilmesi gerektiğini, konunun önemine ve aciliyetine binaen kamuoyunun dikkatine sunmuştur.