Masal şehri Sinop – Cumartesi Sabah Haberleri

spot_img


Türkiye’nin ‘en mutlu şehri’ seçilen Sinop’ta mutluluğun sırrını kimi denizin tuzlu kokusunda, kimi balıkçıların samimi sohbetinde, kimi de dingin sokaklarda bulur. Burada zaman, Karadeniz’in dalgalarıyla uyumlu bir ritimde akar. Kimi gün hırçın, kimi gün dingin olan deniz, kentin aynası gibidir. Doğanın cömertliğiyle çevrili şehir, masmavi koyları, fiyortları, şelaleleri ve Türkiye’nin en kuzey noktasına dokunan ince burnuyla ziyaretçilerine hem huzur hem de keşif vaat eder. Sinop, yalnızca bir coğrafya değil; adeta bir masal sahnesidir. Irmak Tanrısı Asopos’un kızı Sinope’nin güzelliğiyle başlayan hikaye, Zeus’un sözleriyle şekillenir. Tanrıların kıskanarak baktığı bu topraklar, binlerce yıl sonra hâlâ büyüsünü korur. Bir başka söylence, kentin adını Amazon Kraliçesi Sinova’dan alır. İster mitolojinin peri kızı, ister savaşçı bir kraliçe…

DİYOJEN’İN GÖLGESİ

Sinop’un girişinde sizi karşılayan Diyojen Heykeli, kente atılmış ilk adımda bile felsefenin rüzgârını hissettirir. Büyük İskender’e “Gölge etme, başka ihsan istemem” diyebilecek cesaretiyle bilinen Diyojen, Sinop’un ruhunu şöyle özetler: özgür, sade, bağımsız. Arnavut kaldırımlı sokaklarında dolaşırken, her köşede o özgürlük tutkusunun izlerini görürsünüz.

MUTLULUĞUN BAŞKENTİ

Türkiye İstatistik Kurumu’nun araştırmalarına göre Sinop, yıllardır “Türkiye’nin en mutlu şehri” unvanını koruyor hatta kentin tanıtımı da bu özelliği ile yapılıyor. Karadeniz’in hırçın dalgalarıyla sarılı bu küçük şehirde insanlar, telaşsız bir hayat sürüyor. Öyle ki kentte trafik ışıkları dahi yok… Buna rağmen kaza oranları yok denecek kadar düşük. Belki de sır bu sadelikte, doğallıkta ve birbirine güvenen insanlarda gizli.

TAŞ DUVARLARIN DİLİ

Şehrin kalbinde yükselen Tarihi Sinop Kapalı Cezaevi, Türkiye’nin belleğinde yer etmiş bir anıt. Burası bir dönem Anadolu’nun Alkatrazı’ydı. Evliya Çelebi’nin ‘kuş bile uçmaz’ dediği 300 kapılı bu yapı, 4000 yıl önce Gaskalılar tarafından yapıldığı tahmin edilen kale. Bu mekânda Sabahattin Ali’nin Aldırma Gönül’ü, yalnızca bir şiir değil; taşlara kazınmış bir çığlıktır. Zekeriya Sertel, Refik Halit Karay, Ruhi Su gibi isimlerin ayak izleri, zindanlarda hâlâ yankılanır. 1999’da kapanan cezaevi, kapsamlı bir restorasyonla modern bir müzeye dönüştü. Bugün ziyaretçiler yalnızca o kasvetli koğuşları gezmiyor; aynı zamanda kültür ve medeniyet temalı sergilerle şehrin hafızasına da tanıklık ediyor.

BURALARI MUTLAKA GÖRMELİSİNİZ

Hamsilos Koyu: Türkiye’nin tek doğal fiyordu olarak bilinir. Karadeniz’in hırçın dalgalarının ardında saklanan bu koy, bir ressamın tablosundan çıkmışçasına huzur verir. Çam ormanlarının denizle buluştuğu kıvrımlı yapısıyla, ziyaretçilerine nefes kesen manzaralar sunar. İnceburun: Türkiye’nin en kuzey noktasıdır. Fenerin yanına vardığınızda, ufka bakarken yalnızca Karadeniz’i değil; dünyanın sonsuzluğunu da hissedersiniz. Gün batımı burada, adeta gökyüzünün şiir yazdığı bir an gibidir. Erfelek Tatlıca Takım Şelaleleri: Doğanın en büyüleyici armağanlarından biridir. Basamak basamak dökülen 28 şelale, serinliği ve berraklığıyla adeta bir masal vadisi oluşturur. Yazın sıcağında yürüyüş yapanların ayaklarına değen buz gibi su, ziyaretçilere hayatın tüm yorgunluğunu unutturur.

SİNOP’A GELİNCE NE YENMELİ?

Sinop Mantısı: Daha iri açılan hamurların içine kıyma konur, haşlandıktan sonra bol sarımsaklı yoğurt ve tereyağlı sosla sunulur. En önemli özelliği ise, klasik mantıya göre daha büyük ve doyurucu olmasıdır. Nokul: Şehrin en özgün lezzetlerinden biridir. Mayalı hamurun içine ceviz, kuru üzüm ya da kıyma eklenerek yapılan bu börek, hem tatlı hem tuzlu çeşitleriyle bilinir. Sokak lezzetleri: Kokoreç ve midye. Gençlerin gözdesi bu lezzetler, kentin sokak kültürünün ayrılmaz bir parçası. Denize karşı bir tabak midye ya da sıcak kokoreç, Sinop akşamlarını tamamlıyor.



Source link

spot_img

benzer haberler

spot_img