Türkiye, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda tam bir ekonomi diplomasisi yürüttü. Bu temasların Türkiye-ABD arasındaki ticaret hacmini artırması ve doğrudan yabancı yatırımların önünü açması bekleniyor. Yatırımcılar Türkiye’nin üretim ve büyüme potansiyelinden şüphe duymuyor
Bu hafta tüm dünyanın dikkati New York‘taki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu üzerindeydi. Ekonomide ise aşırı yoğun bir gündem yoktu. Ekonominin de gözü kulağı ABD‘deki temaslardaydı. Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu‘nun ABD’de gerçekleştirdiği toplantılar Türkiye-ABD arasındaki ticaret hacmini artırma ve yeni doğrudan yabancı yatırımların önünü açması açısından değerliydi. Dışarıya yansıyan notlar, bu toplantılara uluslararası iş dünyası ve yatırımcılar nezdinde nitelikli bir ilginin olduğu ve umut vaat edici bir atmosferin olduğu yönündeydi.
Yatırımcılar Türkiye’nin üretim ve büyüme potansiyelinden şüphe duymuyorlar. Kendi cephelerinden en çok merak ettikleri konunun başında makroekonomik istikrar var. Orada da en önemli gösterge enflasyon. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan‘ın New York’ta düzenlenen 17. Türkiye Yatırım Konferansı’nda gerçekleştirdiği sunum, bu açıdan önemliydi.
Başkan Karahan, sıkı para politikasına geçiş sonrasında iç talebin yavaşladığını, ticaret açığındaki artış trendinin sönümlendiğini vurgulamış. Küresel koşulların da etkisiyle üretim maliyetlerindeki baskının azaldığının altını çizmiş. Sunumda paylaşılan veriler, temel mallarda enflasyondaki düşüşün hedeflerle uyumlu olduğunu; bununla birlikte hizmet enflasyonundaki düşüşün ise sınırlı kaldığını gösteriyor. Normalde yaz mevsiminde gevşeme yaşaması beklenen gıda enflasyonunun ise bu yaz aylarında olumsuz hava koşullarının etkisiyle yüksek seyrettiği sunumda vurgulanmış.
HİZMET ENFLASYONUNUN NEDENLERİ
Başkan Karahan, enflasyondaki yukarı yönlü riskleri değerlendirirken üç unsura dikkat çekmiş: (1) Gıda fiyatları, (2) hizmet fiyatlarındaki katılık, (3) enflasyon beklentileri. Dezenflasyonu yavaşlatan bu unsurlara politika faizi ile çözüm üretmek kolay değil. Gıda fiyatları tarım ve rekabet politikaları ile normalleşebilir. Hizmet enflasyonundaki yüksek seyri tetikleyen ise çok fazla etmen var:
Sağlık ve eğitimde kamunun sunduğu hizmetlerdeki kalite iyileşmelerinin geçmişe kıyasla yavaşlaması ve ülkenin yükselen ortalama gelir seviyesiyle birlikte özel kurumlara olan talebin hızla artması
Dükkân kiralarında görülen anormal fiyatlama eğilimleri
Ev veya araba almak için para biriktirmenin zorlaşmasıyla özellikle gençlerin hizmet sektöründe daha fazla harcama yapmaya yönelmesi
Türkiye’de sosyal medyanın hizmet talebini körükleyen bir araca dönüşmesi
Turizmdeki canlılığın, hizmet sektöründe turist odaklı sağlıksız fiyatlama davranışlarını tetiklemesi
Hizmet sektöründe indirim ve kampanyaların, mal gruplarındaki kadar yaygın olmaması.
SADECE POLİTİKA FAİZİYLE HALLEDİLECEK İŞ DEĞİL
Görüldüğü üzere hizmet enflasyonundaki katılığı aşmak için para politikasından çok daha fazlasına ihtiyacımız var. Enflasyon beklentilerini yönetmek ise çok büyük oranda TCMB’nin işidir. Beklenti yönetimi tarafında TCMB ağır kaldı. Para politikasının iletişim ayağı yeterince hızlı ve etkin kullanılmadı. TCMB’nin bundan sonra asıl yoğunlaşması gereken yer burası.
Eylül ayı itibariyle yıllık enflasyondaki düşüş yavaşlayacak. Baz etkisi artık devrede olmayacak. Yıllık enflasyonda şimdiye kadar yaşanan düşüşle uyumlu olacak biçimde politika faizini düşürmek için Merkez Bankası’nın biraz daha hareket alanı var. Gelecek yıl ise politika faizindeki olası indirimlerin sıklığı ve miktarının daha az olması muhtemel. Merkez Bankası, bundan sonra politika faizini ekonomiyi soğutmaktan ziyade finansal istikrarı sağlamlaştırmak için bir araç olarak kullanacaktır.
Bundan sonra önümüzde enflasyonla mücadelede daha sabırlı olmamız gereken bir süreç var. Bugüne kadar uygulanan politikaların çoğu yanlış tercihler değildi. Ancak, dezenflasyonun hedeflenen hızda gerçekleşmesi için tamamlayıcı politikalara ihtiyacımız olduğu da bir gerçek. Öngörülebilirliği arttırmamız ve ekonomideki yapısal meselelerimizi gerçekten mesele ettiğimizi göstermemiz gerekiyor. Bunlar birçok bakanlığı aynı anda ilgilendiren politikalar. Yapısal politikaları ne kadar hızlı ve kararlı biçimde hayata geçirebilirsek, faizler tarafında kendimizi o kadar rahatlatırız.