2024 itibarıyla Türkiye‘nin yaşlı nüfus oranı yüzde 10,6’ya çıkarak ilk kez dünya ortalamasını aşmıştır. 1935’ten bu yana yaklaşık üç kat artan bu oran, Türkiye’yi orta ve üst gelirli ülkeler seviyesindeki yaşlı oranına taşımıştır. Üstelik, 2060 yılında yaşlı nüfus oranının yüzde 27’ye ulaşması da beklenmektedir.
Nüfusun Yaşlanmasının Ekonomiye Etkileri
Nüfusun yaşlanmasının birçok yönden etkisi olmaktadır. Bunların içinde ekonomiye yansıyan yönler daha fazla ön plana çıkmaktadır. Nüfusun yaşlanması ekonomiye ciddi baskı unsuru olmaktadır. Bir kere, yaşlanan toplum doğal olarak emeklilik sistemleri üzerinde artan bir baskı oluşturmaktadır. Bu durum, sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliği açısından kritik bir önem taşımaktadır. Zira artan yaşlı nüfus, emekli sayısının çoğalmasına ve buna bağlı olarak emeklilik harcamalarının yükselmesine neden olurken, çalışan nüfusun azalması sosyal güvenlik gelirlerini azaltarak sistemi zorlamaktadır.
Bu noktada aktif/pasif oranı, yani aktüeryal denge, önemli bir gösterge olarak gündeme gelmektedir. Primli sosyal güvenlik sistemlerinde mali dengeyi değerlendirmede en sık kullanılan ölçüt olan aktif/pasif oranı, çalışan sigortalıların emekli aylığı alanlara oranını ifade etmektedir ve bir emekliyi kaç çalışanın finanse ettiğini göstermektedir. Ekonomik olarak gelişmiş ülkelerde bu oranın en az 2 olması beklenmektedir. Oranın 2’nin altına düşmesi ise sosyal güvenlik sisteminin finansal sürdürülebilirliğinde sorunlar yaşandığını göstermektedir.
Türkiye’de sosyal güvenlik sistemindeki aktif/pasif oranı, 2009 yılında 1,78 iken 2017’de 1,95’e yükselmiş, 2022’de ise 2,01 ile en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Bu artış, sistemin gelir-gider dengesi açısından nispeten olumlu bir tablo ortaya koymuştur. Ancak 2023 yılında yürürlüğe giren “emeklilikte yaşa takılanlar” (EYT) düzenlemesiyle birlikte emekli sayısında yaşanan ani artış, bu dengeyi olumsuz yönde etkilemiştir. Nitekim oran, 2023 itibarıyla hızla düşerek Mayıs 2025’te 1,61’i görmüştür. Bu keskin düşüş, sadece EYT düzenlemesinden değil, aynı zamanda Türkiye’nin yaşlanan nüfus yapısından da kaynaklanmakta olup, sosyal güvenlik sisteminin mali sürdürülebilirliği açısından ciddi bir risk oluşturmaktadır.
Toplumun yaşlanmasından kaynaklanan ikinci önemli ekonomik sonuç, sağlık ve bakım harcamalarıyla ilgilidir. Genellemelerden kaçınmakla birlikte, yaşlıların ilaç, tedavi ve bakım gibi sağlık hizmetlerine doğal olarak daha fazla ihtiyaç duydukları bilinmektedir. Yaşam süresinin uzamasıyla yaş artışına bağlı ve özellikle yaşlılık döneminde kronik hastalıklar daha yaygın hale gelmektedir. Örneğin, Türkiye’de yaşlı nüfusun yüzde 78,7’si hipertansiyon, diyabet, kalp rahatsızlıkları, kanser, böbrek yetmezliği, inme, hepatit ve astım gibi en az bir kronik hastalığa sahiptir.
Bunun yanı sıra yaşla birlikte fonksiyonel zorluklar da artmaktadır. 2023 verilerine göre, yaşlıların yüzde 27,1’i yürüme ve merdiven çıkma gibi fiziksel hareketlerde, yüzde 29,7’si ise nesne taşıma veya tutmada zorluk yaşamaktadır. Evde bakım desteğine ihtiyaç duyanların oranı genel nüfusta yüzde 16,4 iken, 75 yaş ve üzeri bireylerde bu oran yüzde 26,9’a çıkmaktadır.
Tüm bu veriler, yaşlıların artan sağlık ve bakım ihtiyaçlarının, yaşlı bakımı alanındaki harcamaların da doğal olarak yükselmesine neden olduğunu göstermektedir. Sosyal koruma harcamalarındaki “yaşlıların payı”na bakıldığında da yaşlanmanın ekonomik etkileri daha net bir şekilde görülmektedir.
Türkiye’de 2015’ten 2023’e kadar sosyal koruma harcamaları içinde emekliler/yaşlılar için ayrılan pay miktar olarak sürekli artmıştır. Bu dönemde toplamda yaklaşık 9 katlık bir harcama artışı gerçekleşmiştir. Ayrıca 1975-2016 dönemini kapsayan bir araştırmada, Türkiye’de nüfusun yaşlanmasının sağlık harcamalarını tek yönlü olarak etkilediği, yani yaş ilerledikçe kişi başına düşen sağlık harcaması ile bakım alma oranının arttığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu bulgular, yaşlı nüfusun artmasının sosyal koruma ve sağlık harcamaları üzerinde doğrudan bir baskı oluşturduğunu göstermektedir.
Yaşlanmayla Ortaya Çıkan Ekonomi Temelli Sorunlar İçin Çözüm Adımları
Toplumun yaşlanmasıyla birlikte ortaya çıkan bu tarz “ekonomi temelli” sorunları çözmek amacıyla çeşitli adımlar da atılmaktadır. Bunlardan en çok öne çıkanı, emeklilik ve çalışma hayatına yönelik düzenlemeler ile bakım modellerinin güçlendirilmesi şeklindedir.
Yaşlanan nüfus karşısında çözüm önerilerinden biri, “emeklilik ve çalışma hayatı” alanına odaklanmaktadır. Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde, nüfusun yaşlanması nedeniyle emeklilik yaşı artırılmış ve kadın-erkek arasındaki emeklilik yaşı farkı büyük ölçüde ortadan kaldırılmıştır. Türkiye’de de 1999 ve 2008 yıllarındaki reformlarla emeklilik yaşı kademeli olarak yükseltilmiş ve 2048 yılına kadar kadın ve erkekler için 65 yaşta eşitlenme planlanmıştır. Ancak Türkiye’de henüz emeklilik yaşına gelip çalışma hayatında kalmak isteyenlere yönelik teşvikler bulunmamaktadır.
Bu kapsamda iki öneri sunmak mümkündür: Birincisi, emeklilik maaşlarındaki düşüklüğün giderilmesi için adımlar atılması; ikincisi ise “ertelenmiş emeklilik teşvikleri” ile emekli yaşı sonrası çalışmaya devam edenlere her yıl için belirli oranlarda daha yüksek emekli maaşı alma imkânı sağlanmasıdır. Bu adımlar, yaşlıların çalışma hayatında kalmasını teşvik ederek sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliğine katkıda bulunabilir.
Bazı ülkelerde yaşlılar için “esnek çalışma modelleri” uygulanarak yaşlı istihdam oranları da artırılmaktadır. Türkiye’de ise yaşlı istihdam oranları görece düşüktür. Bu durum, kayıt dışı istihdamın yüksekliği ve emeklilik maaşlarının düşük olması nedeniyle Türkiye’de yaşlı yoksulluğunun da yüksek olmasına yol açmaktadır.
Bu kapsamda Türkiye için şu önerileri sunmak mümkündür: Esnek ve yarı zamanlı çalışma modelleri yaşlılara göre yeniden düzenlenebilir, yaşlı istihdamını teşvik eden vergi ve sigorta primi avantajları sağlanabilir, kıdemli çalışan pozisyonları oluşturulabilir. Ayrıca 2022 sayılı Kanun’la yaşlılara verilen sosyal yardım uygulamaları, geçim zorluğu yaşayan şehirlerdeki yaşlılar için farklı ve daha güçlü şekilde tasarlanabilir.
Yaşlanan toplumlara yönelik çözüm adımlarında “bakım uygulamaları” da önemli bir yer tutmaktadır. Yaşlılara yönelik bakım genellikle kurum ve evde bakım olmak üzere iki ana modelde ilerlemekte, bunları destekleyici ek uygulamalar da bulunmaktadır, örneğin geriatri hastaneleri, gündüz hastaneleri, sosyal hizmet merkezleri ve yaşlı köyleri gibi. Bu uygulamalar ülkeden ülkeye farklılık gösterebilmektedir.
Türkiye’de hem evde bakım hem de kurum bakım modelleri yaşlılara hizmet vermektedir. Ancak Türkiye için özellikle üç husus önem taşımaktadır: Birincisi, kurum bakımında çalışan ya da evde bakıma destek veren profesyonel bakım elemanlarının eğitimlerinin geliştirilmesi ve istihdamlarının artırılması; ikincisi, evde bakım alan yaşlıların aile üyelerinin bakım yükünü hafifletecek, yaşlı dostu teknolojileri de kapsayan destek mekanizmalarının yaygınlaştırılması; üçüncüsü ise akıllı ev ve yaşlı destek teknolojilerine önem verilmesi gerektiğidir.
Bu teknolojiler, yaşlıların kendi yaşam alanlarında sosyal bakım, güvenlik ve sağlık hizmetlerine erişimini kolaylaştırarak, artan sosyal hizmet yükünün hafifletilmesine katkı sağlamaktadır.
Türkiye İçin Bakım Sigortası Modeli
Türkiye için bakım sigortası modelini de geliştirmek önerilebilir. Örneğin, Almanya ve Japonya başta olmak üzere bazı ülkelerde “bakım sigortası” uygulamaları bulunmaktadır. Almanya’da 1995’ten itibaren kamu ve özel sektörün iş birliğiyle prim esaslı uzun süreli bakım sigortası sistemi uygulanırken, Japonya’da 2000 yılından itibaren karma finansman modeli (vergi ve prim kombinasyonu) ile bakım öncesi koruma stratejilerini de içeren bir sistem hayata geçirilmiştir.
Türkiye’nin de sosyal güvenlik sistemine entegre, prim esaslı bir bakım sigortası sistemi geliştirmesinin artık zamanı gelmiştir. Böyle bir sistem, yaşlanan nüfusun bakım ihtiyaçlarını karşılamada sürdürülebilir ve etkili bir çözüm sunabilir.
Özetle; Türkiye artık “yaşlı toplum”dur ve yaşlı toplum olmanın getirdiği ve getireceği ekonomik ihtiyaçları çok yönlü bir şekilde gidermeye dönük adımları hızlı şekilde almak durumundadır.