Deneme günü yapmak:
Okul başlamadan bir iki gün önce sabahı okul günü gibi planlamak (erken kalkmak, kahvaltı yapmak, servise hazırlanmak gibi) adaptasyonu kolaylaştırır.
Duyguları normalleştirmek:
Çocuğun kaygılı ya da isteksiz olması çok doğal. Ona “Heyecanlı ya da biraz gergin hissetmen normal, çoğu çocuk böyle hisseder” mesajını vermek çok rahatlatıcıdır.
Pozitif beklentiler oluşturmak:
“Arkadaşlarını göreceksin, yeni şeyler öğreneceksin” gibi olumlu vurgular, okulu sadece “ödev ve ders” yeri değil, aynı zamanda sosyal bir alan olarak görmesine yardımcı olur. Yani çocuk için okula dönüş, yalnızca derslere değil; arkadaşlıklara, oyunlara ve yeni deneyimlere de yeniden kavuşmak anlamına gelmeli. Ailenin bu süreci heyecanla ve anlayışla desteklemesi, çocuğun motivasyonunu yükseltir.
– Tatilde bozulan rutinlerin yeniden kurulması neden önemli? Uyku, beslenme düzeni ve dijital ekran süresi ile ilgili ne tür adımlar atılmalı?
– Çocuk beyninin sağlıklı çalışabilmesi için düzen şarttır. Düzensiz uyku ve beslenme çocuğun dikkatini, öğrenme hızını ve hatta ruh halini etkiler.
Tatilde saat 11’de uyuyan bir çocuğu okullar açıldıktan sonra sabah 7’de kaldırmak zor olur. O yüzden şimdiden uyku saatlerini yavaş yavaş erkene çekmek önemli. Beslenmede de fast food ve abur cubur yerine düzenli kahvaltı, ara öğünler ve yeterli su içmek çok değerli.
Dijital ekran konusu ise en kritik noktalardan biri: Tatilde saatlerce telefon/tablet kullanan çocuk bir anda bırakmakta zorlanır. Burada önerimiz “kesmek” değil, “sınırlamak”. Mesela okul öncesi ekran süresini 2 saatten 1 saate, sonra 30 dakikaya düşürmek gibi adımlar. Bu sayede okulun ilk haftası daha az kriz yaşanır.
– Okulların açılmasına sevinen anneler sosyal medyada göbek atan, oynayan içerikler paylaşıyor. Çocuklar bunu görüp üzülüyor. Siz bu tür paylaşımlara nasıl bakıyorsunuz?
– Sosyal medyada paylaşılan bu videolar çoğunlukla eğlence amaçlı, yetişkinlerin kendi aralarındaki bir mizah dili. Ama çocuk dünyasında işler biraz farklı. Çocuk kendini merkeze koyar ve şöyle düşünür: “Demek ki benim evde olmam annemi zorluyor. Ben olmayınca annem rahatlıyor.” Bu da çocuğun aidiyet duygusunu zedeleyebilir, hatta “Ben yük müyüm?” kaygısını doğurabilir. Ebeveynlere önerim şu:
Mizah yapabilirsiniz, eğlenebilirsiniz ama çocuğunuza mesajın ne olduğunu açıklayın. “Biz bu videoları şaka olsun diye yapıyoruz, yoksa senin evde olman bana keyif veriyor. Okula gitmen de seni geliştirdiği için mutlu oluyorum” gibi cümleler, çocuğun kalbini rahatlatır. Bir diğer nokta da şu: Çocukların yanında bu tür içerikleri paylaşırken hassas olmak önemli. Çünkü çocuk mizah ile gerçek arasındaki farkı yetişkinler kadar net ayıramayabilir. Yani anne-babanın amacı eğlence olsa da çocuğun aldığı mesaj bambaşka olabilir.
Sonuç olarak mizah güzeldir, sosyal medyada eğlenmek hepimizin hakkı. Ama ebeveynler çocuklarının duygularını göz önünde bulundurmalı, şaka ile gerçeğin arasına bir köprü kurmalıdır.