İslam dünyası dört gözle ve adeta çocuksu bir heyecanla beklediği Ramazan- ı Şerif ayını idrak ediyor. Toplumsal hafızamızda ve kişisel belleğimizde ayrı bir yeri olan ramazan ayı, bütün İslam dünyasının hem vaktini kıymetlendiriyor hem de affedilen kullardan olmak için bir fırsat sunuyor. Gece vakti kalkılan sahurlar, büyük bir heyecanla beklenen iftar sofraları, şevk ve heyecanla varılan teravih secdeleri, okunan mukabeleler, eş ve dost buluşmaları ramazan ayını diğer aylardan ayıran en önemli özelliklerinden. İftar sofralarında hikmet lokmaları yiyeceğiz, gecenin koyu karanlığın Allah’ın rızasını gözeterek oturduğumuz sahur sofralarında, ilahi hikmetin rahmetiyle neşeleneceğiz ve de toplumsal dayanışmanın en güzel örneklerini sergileyerek, sofralarımızı herkese açacağız. Ramazan-ı Şerif ayının faziletlerini ve İslam dünyası için ne anlam ifade ettiğini, mutasavvıf yazar Ahmet Özhan ile konuştuk.
İLİM HAKİKATE YAKLAŞIYOR
Ramazan-ı Şerif ayının insan psikolojisi üzerindeki etkilerine değinen Özhan, “Ramazan-ı Şerif ayının hem bireysel hem de toplumsal özellikleri vardır. Bireysel özelliklerden hareket etmemiz lazım. Orucu yalnız başımıza tutarız. Oruç bireysel bir eylemdir. Oruç sadece açın halinden anlamak ile tarif edilecek bir şey değildir. Oruç insanın fizyolojisi üzerinden psikolojisini dizayn etmek üzere farz edilmiş bir ibadettir. Bilimin araştırmaları da aynı noktaya geliyor. Makas daralıyor. İlim ne yaparsa yapsın hakikate doğru yaklaşmaktadır. İstedikleri kadar inkar etsinler” dedi. Ramazan ayının bir şuurlanma sürecine vesile olması gerektiğini kaydeden Özhan, “Orta beyin denilen sindirim sistemimiz ramazanda aç bırakılıyor. O zaman ne oluyor? Vücut enerjisi sindirim sisteminin çok büyük bir kısmını kullanıyor. İnsanoğlu doğru beslenmediği için vücudunda fazla bir enerji oluyor. Fazla enerji insanın ahlak ve düşünce yapısına göre kullanılır. Eğer siz, doğru bir yola girmemişseniz bu artı enerjiyi bir takım şehvetlerle tüketmeye bakarsanız. En azından ramazanda, 12 ayda bir ay, bunu normal kullandığımız zaman, vücudun enerjisini üst beyin kullanır. Üst beyin kullandığı zaman da bir şuurlanma sürecine girer insan. Hep şehvetten uzaklaşır, hem de üst beyin zenginleşir. İşin özür insanın arınmasındadır” şeklinde konuştu.
ELBETTEKİ SOSYAL TARAFI DA VARDIR
Oruç ibadetinin sosyal taraflarına da değinen Özhan, “Hayvaniyetten, insaniyete hicret etmektir, orucun özündeki gaye. Bunun sosyal tarafı vardır. Ama bu çok zayıf tarafıdır. Açsa insan doyurursun. Bunun için akıl sahibi olmak kafidir. Aç insana tekme mi atılır? Aç hayvan bile bırakılmaz. Bırakamazsınız” ifadelerini kullandı.
İSLAM İNSAN PSİKOLOJİSİNİ ESAS ALIR
İslam’ın insan psikolojisini esas aldığına değinen Özhan, “İslam’ın bütün icabatı mutlaka, psikolojik olarak, arınması ve beslenmesi üzerinedir. Namazda öyledir zekatta. Zekat her nekadar ekonomik bir meseleyse de malın namusunu temizlemektir. Namusu temizlenmiş bir mal faydalı olur, bereketli olur. Günahtan uzaklaştırır insanı. İslam’ın bütün icabatı insanın arınması ve yaratılış fıtratı üzerine dönmesidir. Oruçta bunlardan biridir” değerlendirmesinde bulundu.
TASAVVUF BU TOPLUMUN GERÇEĞİ
“Bu milletin mayası tasavvufla yoğrulmuştur. Tarihimizi tasavvuftan ayıramayız. Türkler daha Orta Asya’dayken tasavvufla iç içedir. Gazali büyük bir platformdur. İslam sosyolojisini oluşturan bir insandır. Gazali’yi tasavvuftan ayıramazsınız. Belirli bir doyumdan sonra, tasavvuf ehliyle birlikte olmayı tercih etmiştir. Nitekim mezhep kuramcımız İmamı Azam Ebu Hanife de, son üç senem olmasaydı Numan helak olmuştur diyor. Onun da son döneminde tasavvuf vardır. Tasavvuf, inancın estetik olarak açığa çıkmasıdır. Tasavvuf, dinin estetik boyutudur. Yazılı ve sözlü anlatım sanatla iç içedir.”
DOĞRU ÖRNEK OLMAK ÖNEMLİ
“Tam bir ramazan çocuğuydum. O mübarek ayı doyasıya yaşardım. İzmir Fuarı zamanı o kavurucu sıcağn altında, sahneye her çıkışta bir iki kilo terleyerek tutulan oruçları ve bir müddet sonra seferi takıldığımı hiç unutmuyorum. Gençliğini eğlence sektöründe geçirmiş biri olarak söylüyorum: Renkli hayatlar cazipti ama benim için sadece işimdi. Ama özel ilgi alanımda hep güzel insanlarla birlikte oldum. Hayatı idame ettirmek gerekiyordu. Popülerdim, ismimi ayakta tutmam lazımdı. Ama bir yandan da Cenab- ı Hakk’ın beni koruduğunu düşünüyorum. Örneğin, en popüler zamanımda hacca gittim. Çok konuşuldu, çok yazıldı. O dönemde bunun başka bir örneği yoktu.”