Bir masalı andırır Mykonos’a varmak… Feribotun burnu limana doğru ilerlerken ufukta beliren beyaz badanalı evler, adeta denizin köpüğünden fırlamış gibi ışıldar. Gökyüzü ile denizin birleştiği noktada bir tablo saklıdır; o tabloya adım adım yaklaşırken içinizde tuhaf bir heyecan kabarır. Merkeze yaklaştığınızda sizi ilk karşılayan, tepenin üzerinde sıralanmış ikonik yel değirmenleri olur. Yıllardır rüzgârın gücünü saklayan bu değirmenler, gün batımında altın rengine boyanır. Öyle ki güneş denizin içine doğru ağır ağır inerken herkes susar, sonra da hep birlikte alkışlar. Bu, adanın sessizce paylaşılan sırlarından biridir. Neden alkışlanıyor dediğinizi duyar gibiyim, o muhteşem manzara karşısında günün bitişini kutlamak burada bana göre bir ritüel.

ÇILGIN PARTİLERİN ADRESİ
Değirmenlerin hemen yanı başında Küçük Venedik uzanır. Renkli balkonları denizin üzerine sarkmış evler, dalgaların sesine karışan kahkahalarla hayat bulur. Burada bir kafeye oturup köpüklü bir kahve ya da taptaze deniz ürünleri eşliğinde zamanı unuttuğunuzu fark edersiniz. Sokaklara daldığınızda, daracık taş yollar boyunca size beyaz evlerin arasına serpiştirilmiş begonviller eşlik eder. Mykonos’un asıl yüzü geceyle birlikte açılır. Çılgın partiler, sabaha kadar süren danslar, ışıl ışıl kumsallar… Adanın enerjisi, uyumaya hiç niyeti olmayan bir gençlik gibi akar damarlarınıza. Belki de bu yüzden, her tatil sezonu Türkiye’den ve dünyanın dört bir yanından insanlar kendini buraya bırakır. Mykonos, sadece bir tatil adası değil; bir masal sahnesidir. Her adımda başka bir renge, başka bir heyecana, başka bir hatıraya karışırsınız. Mykonos’ta alışveriş, bir nevi ada ritüeli. Özellikle Matoyianni Caddesi ve çevresinde butikler, tasarım kıyafetler, mücevherler ve yerel el sanatlarıyla çevriliyorsunuz. Lüks markalar Psarou gibi plajlarda karşınıza çıkarken, küçük galerilerden alınan bir tablo ya da el yapımı deri sandalet belki de en güzel hatıranız olabilir.
BERRAK DENİZ
Agia Anna Plajı sakinlik arayanlar için en doğru adres, gündüz huzurlu deniziyle, akşam ise canlı müzik ve DJ performanslarıyla bambaşka bir atmosfere bürünüyor. Paradise Beach ise tam tersine, gün boyu süren partiler ve gece hayatıyla Mykonos’un en hareketli plajı. Daha dingin bir seçenek isteyenler içinse Elia Plajı öne çıkıyor; uzun kumsalı, berrak denizi ve ferah atmosferiyle kalabalıktan uzak keyifli bir gün sunuyor. Özetle tercih sizin ne aradığınızla alakalı, isteyene eğlence, istemeyene sakinlik. Gelin şimdi Mykonos’ta neler yapılır, beraber keşfedelim.

Pembe pelikanlarla buluşma
MYKONOS’ta şansınızı denemek isterseniz yerel vahşi yaşamı gözlemlemek güzel bir deneyim olabilir. Özellikle adanın simgesi haline gelen pembe pelikanı görürseniz, yerel inanışa göre o gününüz bol şansla geçecektir. Tabii, yaklaşırken fazla ısrarcı olmamakta fayda var, çünkü pelikanlar kendi alanlarını sever. Sahil boyunca yürürken berrak suların dibinde balık sürülerini görebilir, adanın doğayla bütünleşmiş büyüsüne tanıklık edebilirsiniz. Hangi plajda güneşleniyor olursanız olun, mutlaka karşınıza bir canlı çıkacak çünkü buradaki adalar, şehir karmaşasından uzaklaşıp doğanın korunmuş halini görebileceğiniz özel bir sığınak niteliğinde.
Yıldızlar altında sinema keyfi
CINE Manto: Açık Hava Sineması Bir Yunan yaz akşamını yıldızların altında film izleyerek geçirmeden dönmeyin. Cine Manto, Little Venice’in birkaç dakika ötesinde, ağaçlarla çevrili bir bahçede sizi bekliyor. Önce geleneksel bir akşam yemeği, sonra sinema Mykonos’un gece hayatına kültürel bir mola vermek istiyorsanız en güzel deneyim olabilir.
Adanın dingin yüzü
PANAGIA Tourliani Manastırı, Mykonos’ta beni en çok etkileyen duraklardan biri oldu. Ano Mera köyünün sakinliği içinde karşınıza çıkan bu 500 yıllık yapı, adanın hareketli atmosferinden uzaklaşıp dinginlik bulmak için ideal. 1542 yılında “Meryem’in Göğe Yükselişi” adına inşa edilen manastır, hem mimarisiyle hem de Floransalı sanatçıların eklediği özel detaylarıyla göz alıcı bir güzellik taşıyor. Fazla gösterişe kaçmadan huzur veren bu tarihi mekân, Mykonos seyahatinize mutlaka derinlik katacak.
Bir kültürel mola
Kısa bir tekne yolculuğuyla ulaşılan Delos, Apollon ve Artemis’in doğum yeri olarak mitolojik bir hazine. MS 1. Yüzyıl’dan kalma tapınaklar ve heykeller arasında yürürken tarihle nefes alıyorsunuz. Ama günü sadece taşlarla bitirmeyin hemen yanı başındaki Rhenia’da yüzmek, arkeolojik ağırlığı hafifletmenin en güzel yolu. Gizli koylar için ise adanın kuzeyine doğru bir Mehari kiralayıp toprak yollara sapın. Fokos Plajı da kalabalıktan uzak, atların denize girdiği ve öğleden sonra kıyafetlerin opsiyonel hale geldiği bir sahil. Tek taverna, tek menü tahtası, sonsuz deniz. Bazen ada, size sadece bir ritim önerisi cırcır böceklerinin temposu.


















