Taşı toprağı altın olan canım ülkem bir gurur daha yaşadı. Lidya’nın başkenti, dünyanın ilk madeni parasının doğduğu Sardes Antik Kenti ve Bin Tepeler Lidya Tümülüsleri, UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girdi. Manisa’nın Salihli ilçesine bağlı 5 bin yılı aşkın mirasa sahip Sardes, artık sadece Türkiye’nin değil, tüm insanlığın ortak mirası. UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girişiyle birlikte, Sardes Antik Kenti ve Bin Tepeler Lidya Tümülüsleri, hak ettikleri değeri bir kez daha hatırlatıyor. Sardes’in toprağına ilk adım attığınızda hissedilen şey sıradan bir antik kent kalıntısının ötesinde bir derinlik. Burası, sadece taşların diliyle değil, gömülü bir zamanın hafızasıyla konuşuyor. Lidya Krallığı’nın başkenti… Paranın doğduğu yer… Ve bir zamanlar dünyanın en zengin hükümdarlarından biri olarak anılan Kral Kroisos’un hüküm sürdüğü topraklar.
BİN TEPELER BÜYÜLÜYOR
Antik dünyanın en sağlam örneklerinden biri olan Gymnasium’un dev sütunları arasında yürürken, bir zamanlar burada gençlerin bedenlerini ve zihinlerini eğittiklerini hayal etmek zor değil. Hemen yanında yer alan sinagog ise Sardes’in çok kültürlü dokusuna işaret ediyor. Roma dönemine ait bu yapı, yalnızca mimari değil, hoşgörü tarihine dair de güçlü bir iz. Ama asıl büyü, kente tepeden bakan Bin Tepeler’de. Marmara Gölü kıyısında uzayıp giden bu nekropol, yalnızca bir mezarlık değil; geçmişin göğe yükselen yankısı. Yüzden fazla tümülüsün oluşturduğu bu dev alan, görkemli Lidya soylularına ev sahipliği yapmış. Tümülüslerin büyüklüğü ve düzeni, Lidya toplumunun hem sosyal yapısı hem de ölümden sonraki yaşama dair inancı hakkında ipuçları veriyor.
AY IŞIĞINDA BAŞKA GÜZEL
Sardes’in en etkileyici taraflarından biri ise, ziyaretçiyi tarih içinde yalnız bırakmaması. Bakanlık tarafından uygulanan gece müzeciliği sayesinde antik kentin atmosferi gün batımında bir başka derinlik kazanıyor. Sütunların arasında yükselen ay ışığı, taşların üzerinden süzülerek birer siluet kazandırıyor. Sardes, geceleri de yaşayan bir tarih anlatıcısı gibi… Kısa zamanda burası da Efes gibi ziyaretçi akınına uğrayacağa benziyor. Nitekim UNESCO’nun tesciliyle birlikte bu bölge artık yalnızca akademisyenlerin ya da arkeologların değil, gezginlerin de radarında. Sardes, yalnızca geçmişe değil, geleceğe de açılan bir pencere artık. Çünkü korunmuş her taş, kazılmış her alan, anlatılmış her hikâye, bize kim olduğumuzu hatırlatıyor.
TÜM DÜNYANIN MİRASI
Sardes’i gezmek, bir medeniyetin ayak izlerini takip etmek gibi… Her adımda bir soru, her taşta bir cevap saklı. Paranın, mimarinin, inancın ve gücün harmanlandığı bu eşsiz coğrafyada dolaşmak, tarih kitaplarında okuduklarınızı yerinde görmek değil sadece; aynı zamanda onları hissetmek anlamına geliyor. Eğer bir gün yollarınız Manisa’ya düşerse, yalnızca bir antik kenti değil, bir çağın kalbini ziyaret etmek isterseniz, Sardes sizi bekliyor olacak. Ve artık sadece Türkiye’nin değil, tüm dünyanın mirası olarak…
ODUN KÖFTESİ DE MEŞHUR
Şehzadeler şehri Manisa’da yer alan Salihli’de antik kent gezisi ile gözünüz ve gönlünüz doyduktan sonra sıra karnınızı doyurmaya gelirse birbirinden lezzetli yöresel tatlar sizi bekliyor. Salihli’ye özgü odun köftesi sadece Manisa’nın değil boğazına düşkünlerin de ilk sırasında yer alan bir lezzet. Salihli, Odun köftesinin yanı sıra kirazı ve üzümü ile meşhur… Dolayısıyla Salihli asırlık tarihi ve yöresel lezzetleriyle hem ruhunuzu hem de karnınızı doyuracak alternatif bir güzergâh.