Ege Karin, 15’inde duruşu büyük. Henüz lise öğrencisi olmasına rağmen, Türk Sanat Müziği’ni sadece bir tür olarak değil, bir kültür mirası olarak görüyor. Udunu kılıfıyla koruyan, piyano çalışırken gelenekle moderni harmanlayan bu genç yetenek, sahneye çıktığında yılların deneyimini taşıyor gibi. Annesinin hamileyken konser izlediği salonda ilk defa sahneye adım atan Ege’nin hedefi belli: Bu müziği yeni kuşaklara sevdirmek ve yaşatmak. Ona göre müzik, sadece eğlence değil, aynı zamanda bir görev ve sorumluluk.
– Bir süredir sosyal medyada daha çok gözükmeye başladınız. Hayatınızda neler değişti?
– Telefonun hayatımda kapladığı yer arttı. Çünkü mesaj geliyor, sürekli yorumlar, beğeniler. Sosyal medyam coştu diyebilirim. En çok hoşuma giden sosyal medyadaki takipçilerimden yaşıtlarım olan beş altı kişi, “Ben de Türk sanat müziğiyle ilgileniyorum. Ben de Türk müziğini çok seviyorum” dedi. Ses kayıtları yollayanlar oluyor, “Neleri düzeltmem lazım, söyleyebilir misin?” diyorlar.
Bunları görünce çok mutlu oldum. Çünkü benim amacım da bu zaten.
– Bunu bekliyor muydunuz?
– Açıkçası bekliyordum.
– Hikayeniz nasıl başladı? İlk müzik kulağınızla mı fark edildiniz?
– 8 yaşındaydım, internet karşıma Muazzez Abacı’nın bir şarkısını çıkardı. Meraktan tıkladım; dinlemeye, izlemeye başladım. Gün geçtikçe daha çok keşfetmeye, aramaya devam ettim.
– Sanki Türk Sanat Müziği söylemek için doğmuşsunuz, duruşunuz da öyle…
– Annem bana hamileyken Türk Sanat Müziği konserlerine gitmiş, Cem Karaca Kültür Merkezi’nde Umut Akyürek’in konserine gitmiş. Ben de bir ay önce orada sahne aldım. Kader…
– Neler hissettiniz?
– İlk sahnemdi, çok heyecanlanmadım. Rahat rahat söyledim, çıktım indim. Baya alkış aldım. Zaten Türk Sanat Müziği dinlemeye gelen bir topluluktu. Koro da vardı. Üç dört defa alkış aldık.
– Bakırköy Göksel Baktagir Güzel Sanatlar Lisesi’ne okuyorsunuz. İsmi çok ağır bir okul. Buraya nasıl girdiniz?
– Sınavla girdiğim bir devlet okulu. LGS sınavı öncesi annem bahsetti ama benim hiç haberim yoktu. Sadece evde öylesine şarkı söylüyorum. Müzikle alakalı kariyerim planım yoktu. Okulda ortam harika. Müzik öğretmenlerimiz birbirine çok yakın. Tam bir aile okulu. Müdürümüz Hülya Mesri, gidip sarılacağınız kadar yakın bir isim. Öğretmenlerimizle usta-çırak ilişkimiz var diyebilirim.
– Peki siz Buket hanım, oğlunuzun yeteneğinin farkına nasıl vardınız?
Buket Karin: İlkokulda dersleri pek iyi değildi ama öğretmenleri hep “Bu çocukta başka bir şey var. Bu çocuk sahne adamı, çıksın ya şarkı söylesin ya tiyatro yapsın” diyorlardı. Ortaokulda da bütün hocalarını sahneyle ilgili yeteneğinin olduğunu görüyorlardı. Aslında üç yaşından beri hayatında şarkılar, müzik var. Daha bebekken elinden mikrofon düşmüyordu.
– Neden Güzel Sanatlar Lisesi’ni önerdiniz?
Buket Karin: Bir öğretmeni “Senin çocuğundan doktor veya mühendis olur mu? Çocuğunuz müziğe yatkın, bu yolda devam etmeli” dedi. Biz de Ege’ye “Lisede seçeceğin okul senin hayallerini gerçekleştirmen için tek şansın” dedik.
– Ege de gaza bastı…
– Buket Karin: Aynen öyle oldu. Başını kitaplardan kaldırmadı.
– Ege Karin: Sözelim iyiydi, LGS’den de işte ortalama bir puan aldım. Okulun sınavını kazandım. Okulun girişinde koskocaman piyano var, her yerden flüt sesleri geliyor, darbuka, keman falan… Dedim ki, okul tam benlik.
– O zaman Göksel Baktagir’i tanıyor muydunuz?
– Onu tanımam okulla birlikte oldu. Hatta bana bir parçasını verdi, üzerinde çalışıyorum. Onu seslendireceğim. Çok büyük bir besteci. Ben okulu kazanmadan bir yıl önce okulu ziyarete gelmiş. Öğrencilerle birlikte çalmışlar, söylemişler, bu sene daha gelemedi. Onunla tanışmak için sabırsızlanıyorum.
– Yine de Türk Sanat Müziği konusunda hassasiyetiniz var gibi…
– Benim hoşuma giden sanat. Türk müziğinde yapılan sanatın farkına varmamız lazım. Ben o yüzden bu kadar üzerinde duruyorum. Türk sanat müziğini daha çok vurgulamamın sebebi ülkemizin müziği, kendi değerimizi ülkemize geri kazandırmak istiyorum. Yoksa ben Batı müziğini de çok seviyorum.
– Yaşıtlarınızdan farklı bir insan olarak öne çıkıyorsunuz. Çok erken ama her kız annesinin istediği damat profili var. Ne dersiniz?
– Koray Karin: Aslında dinlediği müzik, kişiliğini de tarzını da etkiledi.
– Ege Karin: Dinlediğiniz müzik bangır bangır olmadıkça sizin içinize huzur, sakinlik veriyor. Bunun bir bilimsel yönü de var. Türk sanat müziği bence insana sakinlik veriyor ve buna herkesin ihtiyacı var.
– Yeni kuşağın sanatla pek ilgisi yok gibi.
– Bence bizim kuşağımız çok zeki. Bunu doğru kullanabiliyorlar mı? Küçük yaşlarda yetenekleri, ilgi alanları, mutlu oldukları meşguliyetleri keşfedilse… Çoğu çocukta o yetenek keşfedilmemiş bence. Herkes sevdiği işi yapsa, dünya daha iyi bir yer olur.
HAYALİM AKM’DE KONSER VERMEK
– Kimleri dinleniyorsunuz, kimlerden ilham alıyorsunuz?
– Mesut Cemil’i çok severim. Bir sürü eserleri var; besteci, orkestra şefi… Biliyorsunuz kendisi Tanburi Cemil Bey’in oğludur. Tanburi Cemil Bey de yaylı tamburu ilk deneyen isim. Pek çok enstrüman çalabiliyor. Sadece ud değil, zurna, çello, klasik kemençe, cümbüş vs… Aklınıza gelebilecek her şeyi çalabiliyor.
ALÂEDDİN YAVAŞCA’YI HER YÖNÜYLE ÖRNEK ALIYORUM
– Dinlemeyi sevdiğiniz isimlerden bahsedelim biraz…
– Alâeddin Yavaşca beni çok etkileyen bir isim… Ömrünün son zamanlarına kadar konservatuarda hocalık yapmış, sayısız bestesi, plağı var. Çok zeki bir insan. Her şeyiyle onu örnek alıyorum. Bekir Sıktı Sezgin de çok feyz aldığım bir isim. Münir Nurettin Selçuk da aynı şekilde…
ÖNCELİKLİ HEDEFİM DEĞERLERİMİZE HİZMET ETMEK
– Hedefleriniz neler? Yurt dışında eğitim belki…
– Öncelikli arzum ülkemde Türk sanat müziğine, Türk musikisine katkı vermek. Bunun için ilk önce konservatuvara girmek, orada Türk müziği, şan bölümünde eğitimi almak istiyorum.
Biraz erken belki ama orada hoca olarak kalmayı hedefliyorum. Ama aynı zamanda da bir toplulukta da sahne almak istiyorum. Şu an öyle bir hocamız var Berke Meyman… Kültür ve Turizm Bakanlığı korosunda Türk müziği söylüyor.
İTÜ’de hoca ve henüz 23 yaşında…
– Hedefler tamam, hayallerini sorsam…
– Bir gün Atatürk Kültür Merkezi’nde musiki konseri vermek…
– Koray Karin: AKM’nin Ege’deki yeri ayrı… Bize sürekli bilet aldırıp hiç bilmediğimiz insanlarla ilgili etkinliklere götürüyor.
– E.K: Büyük bestekâr Zekai Dede’den bahsediyor babam. Kendisinin 200’üncü doğum yılı sebebiyle düzenlenen bir konserdi.
Hocası Dede Efendi gibi büyük isimlerin eserler seslendirildi. Bunu kaçıramazdım.
SAKATATIN BENDE YERİ AYRI
– Yemeklerle aran nasıl?
– Yemek seçmem ama sakatatın yeri ayrı…
Kokoreç, işkembe, dil, beyin, söğüş… Arkadaşlarım arasında da sevenler var. Sağlığa da müziğimize de faydalı… Annem fırın yemekleri çok güzel yapar ama çorbayı pek tercih etmem.