-İlk beyazperde filmin oldu “Son Bilet”, nasıl bir deneyimdi senin için?
Sinema filminde çalışmak gerçekten çok farklı. Bunu genelde duyuyoruz bu işi daha önce yapmış insanlar tarafından. Evet, çok farklı, çok keyifli. Karakter özelinde tamamen adapte olduğunuz ve o dünyanın, o atmosferin içerisinde bulunduğunuz bir oluşum çıkıyor ortaya. Gerisi güzel bir karakter çıkarttıktan sonra onun keyfini çıkartmak, onun dramıyla üzülmek, onun sevinçleriyle sevinmek ve mutlu olmak. Bu tamamen hani derler ya paralel evrende farklı bir hayata geçiriyor sizi. O dönemi tamamen bir Barbaros olarak yaşadım mesela.
HİKAYENİN BİR ADAM ÜZERİNDEN GİTMESİNE TAV OLDUM
-Bu projede seni çeken ne oldu?
Yani aslında aile bağları kuvvetli bir adam var. Burada bir profesyonel asker var. Fakat onun dışında genelde biliyorsunuz bütün filmlerde çoklu başroller var, partnerler oluyor. Burada bir adamın hikayesi anlatılıyor. Evet, Altan Erkekli ve Hamdi Alkan sağ olsunlar çok güzel domine ettiler sahnelerimizi. Fakat bir adam üzerinden giden bir hikaye. Ben biraz bu tarafına aslında tav oldum diyebilirim. Yani tek başıma yüreklenebileceğim, yüklenebileceğim bir şey nasıl olur? Ben bu hikayeyi nasıl yansıtırım? Bunlar çok cazip geldi. Sonra hikaye çok güzel. İzleyiciler de izlediği zaman anlayacaklardır, bana hak vereceklerdir. Hani hikaye çok bilindik bir şekilde ilerlemiyor. Bana öyle geldi. Oynarken de bunu çok hissettim. Onu taşıyabileceğim, taşıyamayacağım merakı bende çok fazlaydı. Ve o yüzden de çok tamam dedim bu işe. Ve güzel de bir sonuç aldık diye düşünüyorum.