Stratejiden Eyleme Türkiye İçin Döngüsel Ekonomi

spot_img


Döngüsel ekonomi modeli Türkiye’nin kalkınmasını sürdürebilmesi için dikkate alması gereken bir yaklaşım olarak öne çıkmaktadır. Bu model, kaynakların israf edilmeden, kullanılan bir kaynaktan elde edilen atığın yeni bir ürün olarak üretim süreçlerinde yeniden kullanılabildiği bir ekonomi modeli. Eskiyen kıyafetlerimiz için yama yapmak, eski bir mobilyadan kalan tahta parçalarını başka bir eşya üretimi için kullanmak birer döngüsel ekonomi uygulaması. Döngüsel ekonomi modelinin sanayi alanında da pek çok örneği mevcut. Kısacası döngüsel ekonomi modeli tüketime değil üretime, israfa değil tasarrufa, bitirmeye değil başlatmaya odaklı bir iktisadi yaklaşım.

Eskisi Olmayanın Yenisi Olmaz

Değişen tüketim kalıpları, sürekli yeni ürünler ile karşılaşmak, satın alma kanallarının çokluğu ve mal ve hizmetlerin giderek çeşitlenmesi tüketim harcamalarını tetikleyen pek çok unsurdan birkaçı. Bu unsurlar amansız bir tüketim yarışına yol açarak hem israfa yol açmakta hem de çevreye zarar vermekte. Doğrusal ekonomi modeli ise bu sorunların odak noktası. Klasik ekonomi modeli olarak kabul edilen doğrusal model, al-yap-at sürecine dayanmakta.

Çevresel sorunlar ve iklim değişikliğiyle mücadelede odak noktası ise enerji ve enerji verimliliği konularıdır. Bu alanlarda oluşan emisyon, toplam emisyonun yarısını aşmaktadır. Bununla birlikte, daha yaşanabilir dünya için iklim hedeflerine ulaşma hedefinde üretim süreçleri kaynaklı sera gazı emisyonlarının azaltılması da önemlidir. Bu noktada döngüsel ekonomi modeli gündeme gelmektedir.

Döngüsel ekonomi, üretim sürecinde atıkların azaltılması, doğal kaynakların korunması ile daha verimli ve çevre sorunlarına duyarlı bir kaynak kullanımını amaçlar. Döngüsel ekonomi ile ürünler ve materyaller mümkün olduğunca uzun süre farklı üretim süreçlerinde gerekirse peş peşe kullanılır. Özetle, döngüsel ekonomi temel olarak ekolojik döngüyü takip etmek ve atık yönetimi üzerine inşa edilmiştir. Eskiyi eskitmeyen döngüsel ekonomi AR-GE çalışmaları ile büyüyebilecek bir potansiyele sahip.

Döngüsel Ekonomi için Atık Yönetimi

İsraftan kaçınmayı ve atığın önlenmesini, azaltılmasını, yeniden kullanılmasını ve geri dönüştürülmesini amaçlayan sıfır atık yaklaşımı da döngüsel ekonomiyle iç içedir. Ülkemizde, Sayın Cumhurbaşkanımızın eşi Emine Erdoğan Hanımefendinin destekleriyle Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı koordinesinde gerçekleştirilen sıfır atık projesi 2017 yılında hayata geçmiştir. Bu kapsamda o dönem için yüzde 13 olan geri kazanım oranı, 2023’te yüzde 35 düzeyine yükselmiştir. Bu oranın 2035 yılında ise yüzde 60’a yükseltilmesi hedeflenmekte.

Sıfır atık yaklaşımı ile hammadde israfının ve kaynak israfının da önüne geçilmesi amaçlanmakta. Bu kapsamda kâğıt-karton, plastik, cam, organik ve diğer geri dönüştürülebilir atıklar olmak üzere yaklaşık 60 milyon ton geri kazanılabilir atık ekonomiye kazandırılmış, elektrik ve petrol gibi enerji kaynağı kullanımından elde edilen tasarruflar ile 185 milyar TL’lik bir tasarruf elde edilmiştir.

Ülkemizde oluşan katı atığın yaklaşık olarak dörtte birlik kısmı içecek kutuları ve pet şişelerden oluşmaktadır. Bu atığın geri kazanımını sağlamayı hedefleyen Depozito Saha Yönetim Sistemi projesi ile yaklaşık 25 milyar şişenin geri kazanımına odaklanılmıştır. Pilot uygulaması Sakarya’da başlayan bu sistem ile her yıl yarım milyar avroluk bir kazanç elde edilmesi beklenmektedir. Bu tür atıkların imalat sanayinde yeniden kullanılabilmesi de ihtimal dahilindedir. Bu proje için hedef yıl sonuna kadar ülke genelinde uygulamanın yaygınlaştırılması.

2019’da hayata geçirilen ücretli plastik poşet uygulaması da plastik atık oluşumunu azaltmayı amaçlayan bir projedir. Proje başladığında Türkiye’de kişi başına yılda ortalama 440 adet plastik poşet kullanılmakta iken hedef bu yıl sonuna dek bu kullanımın yüzde 90 azaltılması. Böylelikle plastik atık oluşumunda ciddi bir azalma beklenmekte.

Türkiye sıfır atık yönetimi kapsamında pek çok proje geliştirmeye ve uygulamaya devam etmektedir. Bu kapsamda bina ve yerleşim yerlerinde sıfır atık sistemlerinin yaygınlaştırılmasını da kapsayan pek çok düzenleme yapılarak yaklaşık iki yüz bin bina da bu uygulamanın etkinleşmesi sağlanmıştır.

Tüm bunların yanı sıra sıfır atık başta olmak üzere çevre sorunları ve döngüsel ekonomiye destek verecek kurumsal altyapının geliştirilmesi için de hem kamu hem de özel sektör tarafından çeşitli adımlar atıldı. Bu kapsamda Türkiye Çevre Ajansının kurulması, yurt dışında çevre müşavirliklerin teşkil ettirilmesi, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğince Atık ve Geri Dönüşüm Sektör Meclisinin kurulması yakın tarihte atılan önemli adımlar. Bununla birlikte, ülkemiz sıfır atık yönetimi tecrübesini küresel alana taşımak için de çalışmalar yapmaktadır. Bu kapsamda sıfır atık hareketinin yedinci yılı olan 2024 yılında “7 Yılda 7 Kıtada” sloganı ile küresel ölçekli çalışmalar yürütülmeye başlandı.

Döngüsel Ekonomide Uluslararası Adımlar ve Türkiye

Ülkemiz için döngüsel ekonomi ticari ilişkiler açısından da kritik önem taşımaktadır. Zira en önemli dış ticaret ortağımız Avrupa Birliği uyguladığı Yeşil Mutabakat politikaları ile döngüsel ekonomiye ayrı bir önem vermektedir.

Avrupa Yeşil Mutabakatı, “karbon sıfır” hedefine ulaşma doğrultusunda belirlenen bir yol haritasıdır. Enerji üretimi, kullanımı ve depolanması, sanayi üretimi ve tarımsal üretim gibi pek çok alanda çevreye duyarlı politikaların uygulanmasını hedefleyen mutabakat döngüsel ekonomiyi merkeze almakta. Avrupa Birliği ülkeleri tarafından büyük bir konsensus ile uygulamaya konulan Yeşil Mutabakat, ekonomiyi çevresel dengeleri gözeterek büyütmeyi hedefleyen bir kalkınma anlayışıdır. En az bir trilyon Euro civarında bir harcama gerektirdiği tahmin edilen bu kalkınma yaklaşımın küresel ekonomiyi dönüştürme potansiyeli, Avrupa Birliğinin üretim ve ticaret ağları dikkate alındığında göz ardı edilmemelidir. Özetle, Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında temel amaç çeşitli araçlar ile çevreye duyarlı üretim yapılmasıdır.

Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı ve döngüsel ekonominin en önemli araçlarından biri de “Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması”dır (SKDM). Gümrük vergisi uygulamasının çevre sorunlarını dikkate alarak dönüştürülmesi olarak da görebileceğimiz SKDM, karbon emisyon oranını küresel bazda düşürmek için uygulanan etkin bir araçtır. Bu tür bir vergiden kurtulmanın ya da bu verginin etkilerini azaltmak için üretim süreçlerini çevreye duyarlı bir hale getiren döngüsel ekonomi yaklaşımı bu kapsamda ön plandadır.

Ülkemiz de başta Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı olmak üzere küresel yönetişim açısından önemli olan iklim düzenlemelerine uyum sağlamak için döngüsel ekonomi alanında çalışmalarını sürdürmekte. Bu kapsamda hazırlanan Ulusal Döngüsel Ekonomi Stratejisi ve Eylem Planı ile döngüsellik potansiyeli yüksek olan ambalaj, batarya ve araçlar, elektrik-elektronik, gıda ve biyokütle, inşaat ve binalar, plastik ve tekstil sektörlerinde etki analizi çalışmaları 6 stratejik hedef, 22 amaç ve toplam 52 eylem belirlenmiştir. Mevzuat geliştirme sorumluluğu ile altyapı, finansman ve kurumsal yapıyı geliştirmeyi hedefleyen eylemler ile Türkiye hem iç üretim yapısı hem de küresel anlamda dinamizm kazandırabilecek bir yapıdadır. Bu eylem planı pek çok sektörde dönüşüm, yeni iş olanakları, ihracatın sürdürülmesi ve sürdürülebilir hale gelmesi için katkı sağlayabilecektir.



Source link

spot_img

benzer haberler

spot_img