Terörsüz Türkiye Girişimine Giden Yol Ve Sürecin Aşamaları

spot_img


Devletin, en uzun süreli sorununu çözmek, içerideki dayanışmayı tahkim etmek, iç politikadaki önemli bir fay hattındaki enerjiyi boşaltmak, siyasi istikrarı arttıracak, toplumsal uyumunu pekiştirmek ve bölgedeki güvenliğini sağlamlaştırmak amacıyla başlattığı terörsüz Türkiye girişimi ülkede önemli bir tartışmaya neden oldu. MHP lideri Devlet Bahçeli‘nin 1 Ekim 2024 tarihinde DEM milletvekillerine yönelik attığı adım ve sonrasındaki açıklamalarla başlayan süreç, Cumhur İttifakı‘nın büyük ortağı AK Parti ve lideri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın sahiplenmesiyle çok hızlı ilerledi. DEM’in süreçteki aktif ve yapıcı tutumu Öcalan’ın çağrıları ve bunların PKK tarafından dikkate alınması ile de süreç daha üst bir seviyeye taşındı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, PKK’nın 11 Temmuz’daki silah yakma törenine atıfta bulunarak, tarihte yeni bir sayfanın açıldığını belirtti. 12 Temmuz 2025’te Cumhurbaşkanı Erdoğan, sürecin sürdürülmesindeki kararlığa vurgu yaptı. Diğer siyasi partilerin destek vermemesi durumunda bile “AK Parti, MHP ve DEM Parti olarak bu yolda birlikte yürümeye karar verdik”lerini de ifade etti. Bu son gelişmeler üzerine tartışmalar da yoğunlaştı. Ancak, süreç genellikle belirli hususlara ve gelişmelere indirgenerek asıl tarihi anlamı ve önemi ıskalanmaktadır.

Tabii ki süreç vakit alacak, zorlu olacak ve doğal olarak üçüncü tarafların müdahalelerine de açık olacaktır. Bundan dolayı da içeriden ve dışarıdan sürecin akamete uğraması için çabalar da maalesef eksik olmayacaktır. Bu yazıda, bazı hususlara açıklık getirme amacıyla, Türk Modeli olarak da nitelendirilen bu girişime yol açan temel gelişmeleri ve sürecin ana aşamalarını kısaca analiz edeceğim.

Sürece Yol Açan Gelişmeler

Devletin süreci başlatmasını ve PKK’nın silah bırakmasını sağlayan birkaç önemli gelişme var. Her şeyden önce, savunma sanayiindeki gelişmeler terörsüz Türkiye girişiminin başlatılmasında oldukça belirleyici bir rol oynadı. Savunma sanayiindeki gelişmelerle birlikte Türk hükümeti, yıllardır hem ülke içinde hem de sınırları ötesinde PKK’ya karşı etkili askeri operasyonlar yürütmüş ve PKK’ya alan bırakmamıştır.

İkincisi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü siyasi liderliği, terörle mücadelede ve yeni bir girişimin başlatılmasında belirleyici bir rol oynamıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan büyük sorumluluklar ve riskler üstlenmiştir. Bu süreci siyasi hayatının en büyük siyasi eseri olacağını ifade etmiştir. Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP ve lideri Devlet Bahçeli’nin desteği de kritik öneme sahiptir. Özellikle milliyetçi kodlara sahip bir siyasi partinin ve liderinin süreci sahiplenmesi siyasal ve toplumsal destek manasında önemli bir katkı sağlamaktadır. Bu sürecin bir partinin değil, siyasi iradenin yol göstericiliğinde devlet kurumlarının yürüttüğü bir girişim olduğuna katkıda bulunmaktadır.

Üçüncüsü, 15 Temmuz darbe girişimi öncesi ve sonrasında devlet içine çöreklenmiş FETÖ unsurlarının devlet kurumlarından, özellikle de ordudan ihraç edilmesi, terörle mücadeledeki başarıya öncülük etmiştir. FETÖ, AK Parti iktidarının ilk on yılında, özellikle KCK operasyonları ve hükümet ile PKK arasındaki Oslo görüşmeleri sırasında güvenlik kurumlarını kötüye kullanmış ve sürecin akamete uğramasına neden olmuştur. 15 Temmuz sonrası dönemde başka devletlerin Türk güvenlik güçlerinin içindeki etkileri kırıldı.

Dördüncüsü, Türk güvenlik kurumlarının yeniden yapılandırılması, Türk güvenlik güçlerinin etkinliğini artırmıştır. Türkiye; güvenlikle ilgili kurumlarını, milli savunma ve içişleri bakanlıklarını, iç ve dış güvenlik temelinde yeniden yapılandırılmıştır. İçişleri Bakanlığı iç tehditlerden, Savunma Bakanlığı ise dış tehditlerden sorumlu tutulmuştur. Ayrıca, istihbarat kurumunun da yeniden yapılandırılması ile birlikte güvenlikle ilgili tüm kurumlar arasındaki dayanışmanın arttırılmasıyla hem iç hem de dış güvenliğin sağlamasında büyük bir başarı kazanılmıştır.

Beşinci olarak, bir önceki hususun bir devamı ve gereği olarak hükümet terörle mücadele konusunda yeni bir anlayış geliştirdi. Hükümet, terörle mücadeleyi yalnızca devlet içinde değil, sınırlarının ötesinde de sürdürmeye karar verdi. Hatta, önleyici bir stratejiyle kendisine yönelmiş tehditleri sınır ötesinde karşılamaya öncelik verdi. Türkiye, terörle mücadelesini Irak ve Suriye gibi komşu ülkelere de yaydı.

Altıncı olarak, AK Parti liderliğinin ve hükümetin önceki deneyimleri de sürecin başarılı bir şekilde ilerlemesine büyük katkı sağladı. AK Parti daha önce krizi çözmek için birkaç girişimde bulunmuş, ancak birçok iç ve dış gelişme nedeniyle başarısız olmuştu. Bu nedenle, AK Parti hükümeti artık çok daha temkinli ve sürece yeni bir bakış açısı getirmiş durumdadır. Dolayısıyla, süreç çok daha dikkatli bir şekilde yürütülmektedir. 11 Temmuz’daki silah bırakma töreninin sorunsuz yapılması bunun bir örneği oldu.

Son olarak, AK Parti’nin Kürt halkına yönelik politikaları da girişimin başlamasına katkıda bulunan önemli bir faktördür. Bir kere, AK Parti hükümetleri, kendinden önceki hükümetlerden farklı olarak hizmet siyasetine ağırlık ve öncelik verdi. AK Parti, ülkenin diğer taraflarına olduğu gibi Doğu ve Güneydoğu bölgelerine de hizmetler götürdü. Böylece hükümet, PKK’nın söylemini zayıflattı ve neticede halk ve örgüt arasındaki bağı başarıyla zayıflattı. Beklentileri değişen ve farkındalığı artan halkın AK Parti’ye ve devlet kurumlarına olan güveni arttı.

Sürecin Farklı Aşamaları

Bu girişimle birlikte, birkaç aşamadan oluşan uzun bir süreç başlatıldı. İlk aşamada, sürecin hazırlık aşaması ve siyasi söylemin geliştirilmesi sağlandı. İlk somut adım MHP lideri Devlet Bahçeli tarafından atıldı. Ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bahçeli’nin çabalarına destek verdi. İlk aşama, Öcalan’ın 27 Şubat 2025 tarihinde PKK’ya silah bırakma çağrısı yapmasıyla tamamlandı. İkinci aşama, PKK’nın, Öcalan’ın örgütün dağıtılması çağrısına olumlu yanıt vermesiyle başladı. Örgüt, 5-7 Mayıs 2025 tarihlerinde toplanan 12. PKK Kongresi’nde resmen feshedildiğini duyurdu. Bu gelişme, Türkiye tarihi ve siyasi yaşamında çok önemli bir dönüm noktası olarak kabul edildi.

Üçüncü aşama, ilk PKK grubunun 11 Temmuz’da Kuzey Irak’ta silahsızlanma hareketini başlatma adına bir törende silahlarını yakmasıyla başladı. Bu aşama biraz zaman alacaktır. Tasfiye kararının ardından PKK’nın bu yıl sonuna kadar devlet yetkililerinin gözetiminde ve denetiminde bütün silahlarını bırakması bekleniyor. Devlet yetkilileri, örgütün silahsızlanma sürecini tamamlamasının ardından Kandil ve Mahmur da dahil olmak üzere Kuzey Irak’taki bütün kampların boşaltılmasını bekliyor. Özellikle İran-Irak sınırında bulunan PKK’nın karargahı olan Kandil’in boşaltılması, süreçte bir başka dönüm noktası olacaktır. Böylece hem Irak merkezi hükümeti hem de Kürt Bölgesel Yönetimi, ülkenin kuzeyindeki dağlık bölgeleri kontrol edebilecektir. Bu beklentiyle Irak Başbakanı Şii el-Sudani, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı telefon görüşmesinde, PKK’nın silahsızlandırılmasının bölgesel istikrar ve kalkınma üzerinde olumlu bir etki yaratacağını belirtti.

Dördüncü aşamada ise PKK militanlarının geleceği hakkında karar verilecektir. Örgütün elebaşlarının üçüncü ülkelere gönderilmesi bekleniyor. Herhangi bir silahlı eylemde bulunmamış PKK mensuplarının ise sivil hayata entegre edilmesi tartışılmaktadır. Devletin ilgili kurumları bu konularda çalışmalar yaptıktan sonra bu adımların atılması beklenmektedir.

Beşinci aşama siyasi bir süreçtir. Bu aşamanın ilk boyutunda, siyasi aktörlerin, sivil toplumun, medyanın ve entelektüel çevrelerin yapıcı tartışmaları ve katkıları söz konusudur. Bu katkılar, çözüm sürecinin kapsamlı bir barış projesi olarak sürdürülebilirliğini doğrudan etkileyecektir. Bütün halkımızın eşit vatandaşlık ortak paydasında özgür ve barışçıl bir şekilde yaşayabilecekleri huzurlu bir ortamın sağlanması için farkındalık oluşturulacaktır. İfsat projelerine yol vermemek ve bozucu aktörlerin telkinleri altında kalmamak için farkındalık oluşturmanın hayati önemi haizdir.

Siyasi sürecin ikinci boyutunda, Meclis’teki yasal düzenlemeler sürecidir. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, gerekli düzenlemelerin yapılması ve demokratik bir anayasa hazırlanması için Meclis bünyesinde oluşturulacak komisyona tüm siyasi partilerden katılım istediğini açıklamıştır. Süreçle ilgili yasal düzenlemeler Meclis gündemine getirilebilir. Bu süreç aslında sadece Kürt meselesiyle değil, Türkiye’nin siyasi istikrarının ve darbe ürünü olmayan bir anayasanın hazırlanması, dolayısıyla Türkiye’nin geleceğe hazırlanmasıyla ilgilidir.

Son Söz Yerine

Yukarıda ifade edildiği üzere son dönemde yaşanan bazı önemli gelişmeler dolayısıyla Türkiye devleti PKK’yı silah bırakma noktasına getirmiştir. Gelinen nokta itibariyle devletin PKK veya başka bir aktör ile pazarlığı söz konusu değildir. Devletin ihtiyaçları ve milli menfaatlerinin gereği olarak sürecin tamamlanması hedeflenmektedir. Ayrıca, Türkiye bu süreci tek başına yürütmektedir. Sürece üçüncü bir tarafın müdahil olmasına izin verilmemektedir. Irak Merkez Hükümeti ve Kürt Bölgesel Yönetimi, silahsızlanma töreninde yalnızca kolaylaştırıcı rol oynamıştır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 12 Temmuz’da Kızılcahamam’da yaptığı konuşma ise tarihi bir manifesto oldu. Türk, Kürt ve Arap halklarının ancak dayanışma ve işbirliği içinde bölgede huzur içinde yaşayabileceğinin altını çizdi. Tefrika durumunda ise herkesin kaybedeceğini belirtti. Böylece, Türkiye’nin sadece iç siyasete yönelik değil, aynı zamandaki bölgeye yönelik perspektifini de çok net bir şekilde ortaya koymuştur. Atılan tüm bu adımlar, çatışma çözümünde Türkiye’nin geliştirdiği modelinin başarıya ulaşmasın katkıda bulunacaktır.



Source link

spot_img

benzer haberler

spot_img